Bu günlerde Japon Yasutaka Tsutsui’nin Paprika isimli romanını okuyorum. Kitabın adı, başkarakterin ismi ile aynı. O bir psikoterapist. Mucit ortağı Tokita ile Nobel ödülüne adaylar. Tokita bir cihaz icat etmiş. Paprika cihazı hastalarının başlarına takıyor. Hastaları uykuya daldığında hem rüyalarını kaydedebiliyor, hem de rüyalarına girebiliyor. Onlarla rüyalarında konuşarak bilinçaltlarındaki korkularını ve sorunlarını yenmelerine yardım ediyor. Fakat, romanın can alıcı noktası, icadın rakiplerinin eline geçmesi. Birden uyanık dünyanın geleceği tehlikeye düşüyor. Paprika rüyalar ülkesinde bu gizli düşmanlarla savaşırken, kâbuslar uyanık hayatına da sızmaya başlıyor. Bir anlamda Paprika için rüyalarla gerçekler arasındaki sınır bulanıklaşıyor, tıpkı Japonların tarihöncesi Jomon devri inanışlarındaki gibi.
Nitekim Japonlar rüyalara çok meraklılar. Hatta Japon reklam ajansı Hakuhodo, bu merakı fırsat bilerek bedava bir “rüya kontrolü” cep telefonu uygulaması bile geliştirmiş: Yumemiru (rüyayı gör).
Yumemiru uygulaması kullanıcıya çeşitli rüya seçenekleri sunuyor (ormanda yürümek, okyanusa gitmek, göklerde uçmak, zengin olmak, bir erkeği düşlemek, bir kadını düşlemek, ve bir anlık mutluluk). İki de özel rüya var: milyarder olmak ve Fuji Dağı’nı görmek. Fuji Dağı, evet; çünkü Japon kültüründe onu rüyada görmek iyi şans emaresi (diğer iyi şans işaretleri ise patlıcan ya da şahin, neden diye sormayın).
Uykudan önce Yumemiru’yu kuruyorsunuz. Uygulama REM (Rapid Eye Movement, yani hızlı göz hareketi) uykusuna başlama sürenizi hesaplıyor. REM zamanı geldiğinde telefonunuz rüyalarınızı etkileyecek sesler çıkartıyor. Sabah kalktığınızda rüya deneyiminizi sosyal medyada kolaylıkla arkadaşlarınızla paylaşabiliyorsunuz. Tabii Hakuhodo ajansı için de iyi reklam oluyor.
Rüyaya bilim girince…
Romanlar ve eğlenceli uygulamalar bir yana, bilimsel olarak rüyaların gizemini çözmeye ne kadar yakınız?
Geçenlerde Japonya’nın Kyoto şehrindeki ATR Enstitüsü’nden sinirbilimci Yukiyasu Kamitani ve araştırma grubu bilimsel rüya çözümlemesine doğru önemli bir adım attılar. Hatta çalışmaları bilimsel alanın en itibarlı dergisi Science’da yayınlandı.
Çalışmanın özeti şöyle: Önce gönüllü buldukları üç genci fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) tarayıcılarının içerisine sokuyorlar. fMRI beyindeki aktif alanları tespit etmek için kan akışını ölçüyor. Çünkü beynin o an kullanılan bölgesine daha çok kan gidiyor, daha çok kan gidiyorsa nöronlar daha aktif. Bu sayede gönüllüler uyumaya çalışırlarken beyin aktiviteleri kaydediliyor. Aynı zamanda gençlerin saç derilerinin üzerine küçük metal EEG elektrotları yerleştiriyorlar. EEG (electroencephalography) beyin sinir hücrelerinin elektriksel faaliyetlerini kaydediyor.
Hani uyku ile uyanıklık arasında tatlı bir an (hypnagogic dönemi) vardır; daha yeni rüya görmeye başlamışsınızdır. İşte tam o anı EEG ile yakalıyorlar. Gençleri uyandırıp ne gördüklerini soruyorlar. Enteresan olan, gençlerden dayak yemeden cevap alabiliyorlar. Bir değil, iki değil, yedişer, onar kere, her üç saatte bir tekrar etmek üzere, hem de birkaç gece üst üste.
Toplamda her gönüllüyü en az 200 defa uyandırıyorlar. Gönüllü raporlarına göre de rüyalarda görülen nesne ve manzaraları farklı kategorilere ayırıyorlar (yatak, anahtar, sandalye gibi).
Bence çalışmanın en güzel noktası şu: Gönüllülerin beyin aktiviteleri de bu kategorilere uyuyor. Mesela gönüllünün rüyada araba gördüğü andaki beyin aktivitesi, sandalye gördüğü andaki aktiviteden farklı. fMRI veri kayıtları da bunu yakalayabiliyor. O zaman yeni bir fMRI kaydına bakarak deneğin rüyasında ne gördüğünü tahmin edebilirler. Bingo! Rüya tabiri!
Deneyin ikinci kısmında gönüllüleri bu sefer uyanıkken fMRI aleti içerisine sokuyorlar. Bu kategorilere ait görüntüler gösteriyorlar (araba, sandalye gibi). Bir de bakıyorlar uyku ve uyanıklık hallerindeki kategorisel fMRI verileri birbirlerine çok benziyor! Tabii her gönüllü için ayrı ayrı. Yani Ahmet’in rüyasındaki sandalyenin beyin aktivitesi uyanıkkenki sandalye gibi, ama Ahmet ile Mehmet’in sandalye aktiviteleri farklı.
Kısaca Kamitani grubunun araştırmasının güzelliği, gönüllüler uyurken beyin aktivitelerini kaydedip ne gördüklerini tahmin edebilmeleri ve bu tahminlerin doğru çıkması! Tabii daha yolun başındalar. Mesela gönüllü gencin araba gördüğünü tahmin edebiliyorlar, ama bu Ferrari mi yoksa Murat 124 mü tahmin edemiyorlar. Önemli tabii. Ve şu anda sadece nesne ve manzaraları tahmin edebiliyorlar. Renk yok, duygu yok, eylem yok. En önemlisi, çalışmaları o uyku ile uyanıklık arasındaki ilk rüya görmeye başlanan zamana ait. Yani REM uykusu henüz yok.
Velhasıl rahat uyuyun, şimdilik bir tehlike söz konusu değil. Hem metotları kişiye özel. Sizin rüyalarınızı tahmin edebilmek için sizi birkaç gece üst üste fMRI aleti içine sokup, yüzlerce kere uyandırma çalışmalarını tekrar etmeleri lazım.
Oysa belki de rüyaların gizemli olması daha güzel. Mesela Arnavut yazar İsmail Kadare, Tabir Serrai (Rüyalar Sarayı) adlı eserinde baskıcı bir Osmanlı padişahının kurduğu gizemli bir kurumu anlatır. Vatandaşlar riskli rüyalarını Rüyalar Sarayına bildirmek zorundadır. İmparatorluğun her köşesinden bildirilen rüyalar bu sarayda önemlerine göre ayrıştırılır, sıralanır ve yorumlanır. Önemli ipuçları taşıyanlar sultanın huzuruna sunulur. Bu rüyalar, imparatorluğun ve sultanın kaderini belirleyecektir! İster misiniz, tıpkı telefonlarımız, elektronik postalarımız gibi, tıpkı sokakta yürürken bizleri kaydeden yüzlerce kamera gibi, gün gelsin, rüyalarımız da kaydedilsin? Ve belki bir gün bunlar mahkemede aleyhimize kanıt olarak kullanılsın? Hazır mıyız?
Daha çok öğrenmek istiyorum derseniz:
1) Yasutaka Tsutsui, Paprika, İngilizceye çeviren: Andrew Driver, Vintage Yayınları, Random House Inc., New York, ABD, 2009. Türkçesi henüz yok.
2) Japon kültürü ve rüyalar hakkında daha çok okumak isterseniz: Shuzo Koyama, “Japanese dreams: Culture and cosmology”, Psychiatry Clin Neurosci, Mayıs 1995, 49 (2), s.99-101.
3) Yumemiru uygulamasını indirmek için: https://itunes.apple.com.us/app/yumemiru-control-your-dreams/id488106249?mt=8
4) Kamitani’nin bilimsel makalesi (İngilizce): T. Horikawa, M. Tamaki, Y. Miyawaki, Y. Kamitani, “Neural decoding of visual imagery during sleep”, Science, 3 Mayıs 2013, 340(6132), s.639-42.
5) İsmail Kadare, Rüyalar Sarayı, Çeviren: Alev Abacı, Kryhos Yayınları, İstanbul, 2010.