Nazilerin baskısı sonucu Almanya’yı terk ederek ABD’ye gitmek zorunda kalan Albert Einstein’ın Amerika’da da pek rahat bırakıldığı söylenemez. FBI’ın Einstein aleyhinde 22 yıl boyunca karalama kampanyası sürdürdüğü, yaşamı boyu izlediği ve hakkında 1800 sayfayı bulan rapor tuttuğu, arşivlerin açılmasıyla ortaya çıkmıştı. McCarthy döneminin bildik uygulamaları ve özellikle kötü şöhretli FBI Başkanı J. Edgar Hoover’ın husumeti Einstein’a yönelik kampanyaya yol açmıştı.
Einstein’a karşı resmi kampanya, henüz Hitler zulmünden kaçıp Amerika’ya mülteci olarak yerleşmesinden önce başlatılmıştı. Kaliforniya Üniversitesi’nde çalışmak üzere vize başvurusu yaptığında aşırı sağcı bir grup (Women Patriot Corporation) onun komünist ve anarko-komünist gruplara üye olduğunu söyleyerek 16 sayfalık bir mektupla Dış İlişkiler Bölümü’nü uyarmıştı. Mektuba icabet eden Dış İlişkiler’in büyük bilgini sorguya alması Einstein’ı az daha ABD’ye girmekten vazgeçiriyordu.
FBI 1930’dan itibaren Einstein hakkında dosya oluşturmaya başladı. Örneğin Einstein’ın İspanya İç Savaşı sırasında Franco faşizmine karşı grupları desteklediği ve bu dönemde de bir komünizm sempatizanı olarak Nazi rejiminden uzaklaşmak için ABD’ye girmeyi planladığı gibi “bilgiler” yer almıştı dosyada.
Dosyanın bir diğer önemli parçası, Nazilerden önce nükleer silah geliştirilmesini amaçlayan Manhattan Projesi’yle ilgiliydi. Einstein, yaşamı boyunca bir barışsever olmasına rağmen Başkan Roosevelt’e bir mektup yazarak projede yer alabileceğini belirtmişti (Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından sonra büyük pişmanlık duyacaktır).
Einstein hakkında yalanlarla ve yarı-gerçeklerle dolu bir “kısa biyografi” hazırlayan FBI Başkanı Hoover, Einstein’ın ABD’deki komünist hareketin başı olduğunu, zaten Nazi döneminden önce de (1923-29) Berlin’deki evinin komünist merkezi olarak çalıştığını iddia etmişti. Dolayısıyla böylesine gizli ve önemli bir projede bu güvenilmez adama görev verilmesinin sakıncalı olacağını belirtmişti.
Soğuk Savaş başladığında…
2. Dünya Savaşı sonrası ve Soğuk Savaş dönemi başladığında Einstein’ın gözetlenmesi işlemi yoğunlaştırıldı. Atom bombası atılmasına karşı olduğu ve bunu her fırsatta dile getirdiği dosyaya eklenmişti. Atom Bilimcilerin Acil Komitesi’nin başkanı ve sözcüsü konumundaki Einstein, dosyaya göre, “pek çok komünist organizasyonun yürütücülüğünü yapan büyük isim”di. Sovyet casusu olmakla suçlanıp idam edilen Rosenberg’leri kurtarmak için büyük çaba sarf etmesi ve mahkeme başkanına mektup yazması Einstein’ın bir diğer dosyalık “suçu” olmuştu.
Amerikan yönetiminin Soğuk Savaşa hız veren ve hidrojen bombası yapmayı hedefleyen politikalarına karşı çıkan Einstein, bir kez daha FBI Başkanı Hoover’ın hedef tahtasındaydı. FBI’a göre Washington’un Sovyetlere karşı geliştirdiği politikalara karşı olmak, Sovyet Ordusuna destek vermek kadar kötü bir şeydi ve Einstein’ın casusluk bağlantıları derhal ortaya çıkarılmalıydı.
Bu dönemde, Einstein’ın insan beynini kontrol eden bir robot icat ettiği, oğlunun Sovyetlerde rehin tutulduğu ve bu yüzden Moskova’ya yardım etmek zorunda olduğu türünden hastalıklı iddialar da görülmüştü.
Einstein 1948’de katıldığı bir akşam yemeği davetinde Polonya Büyükelçisi’ne “Umarım ABD’nin uzun süre daha özgür bir ülke olarak kalamayacağının farkındasınızdır. Hiç şüphem yok ki şu anda konuşmamız kaydediliyor, burası dinleniyor ve evim sürekli gözetleniyor.” diyecekti. Bu konuşmanın kaydı Einstein’ın dosyasına elbette eklenmişti!
Einstein’ın komünist olmadığı biliniyor. Fakat yaşamı boyunca ırkçılığa karşı mücadele etmesi, ABD’de linçlerin artmasıyla oyuncu ve sivil haklar savunucusu Paul Robeson ile Washington’da Amerikan Linçlerle Mücadele Grubu’nun düzenlediği protestolara katılması, Yahudi olmasına karşın Siyonizm’den uzak durarak Araplarla barış içinde birlikte yaşamayı savunması, 1949’da Monthly Review adlı Marksist dergiye “Niçin Sosyalizm?” başlıklı bir makale yazması dosyasının kabarmasına yol açmıştı.
1954 yılında Einstein karşıtı kampanyalar hız kaybetmeye başladı. Politik rüzgârların yön değiştirmesi ve Senato’nun McCarthy’yi kınamasıyla başlayan süreçte soruşturmalar da yavaşlamayı başlamıştı. Bununla birlikte tam olarak da kapanmadı ve Einstein’ın 18 Nisan 1955’te 76 yaşında ölümüne kadar, hatta kısa bir süre daha devam etti.
(Daha geniş bilgi için bkz. Bilim ve Gelecek, Temmuz 2005, Sayı: 17)