Ana Sayfa Biyoloji ‘Yeni bir türün evrimi gözlenememiştir’ iddiası doğru mu?

‘Yeni bir türün evrimi gözlenememiştir’ iddiası doğru mu?

1662

Yaratılışçıların iddiası: Yeni bir türün evrimi gözlenmemiştir

Bilimin yanıtı: Türleşmenin gözlendiği canlılar vardır

“Biyologlar hiçbir zaman bir türün evrimini gözlememişlerdir.”

(Harun Yahya, Yaratılış Atlası, s.608)

Türleşmeye dair örnekler vermeden önce “tür” kavramıyla ilgili birkaç hatırlatmada bulunmak faydalı olacaktır. Öncelikle tür anlayışını durağan bir konsepte yerleştirmekten kaçınmak gerekiyor, çünkü türler üreyerek durmaksızın yeni kombinasyonlar oluşturan topluluklardır. Çiftleşme eyleminin tür içinde gerçekleşmesini garantileyen çok sayıda biyolojik mekanizma bulunmaktadır. İkincisi, tür, kendini oluşturan bireylerden bağımsız olarak, ekolojik bir birimdir ve aynı çevreyi paylaştığı diğer türlerle bütünsel bir etkileşime girer. Son olarak tür genetik bir birimdir; bu bağlamda bireyler, kısa süreliğine gen havuzundan küçük parçalar taşıyan geçici damarlar olarak değerlendirilmelidir. Türleşme üzerinde çalışan evrim biyologları, doğal ortamdaki gözlemlerini veya deneysel çalışmalarını bu çerçevede yürütürler. Örneğin coğrafi tecride uğramış toplulukların birbirleriyle çiftleşme göstermemelerinin arkasında yatan nedenin sadece fiziksel koşullar mı yoksa fiziksel koşulların tetiklediği bir genetik ayrım mı olduğunu anlamaya çalışırlar.

Doğal hayatta türleşmenin bitkilerdeki örneklerini gözlemlemek nispeten daha kolay olmuştur. Hem kapalı tohumlu bitkiler (angiospermea) hem de tohumsuz ve çiçek açmayan eğreltiotları (örneğin; çuhaçiçeği, turp, lahana, “hemp nettle” denilen Galeopsis cinsinden kenevir görünümlü ve ısırganotuna benzer tüycükler içeren yabani ot ve daha birçok çeşit eğreltiotu cinsi) gibi çok sayıdaki bitki gruplarındaki türleşmenin, melezleşme (hibridizasyon) ve poliploidleşme yoluyla gerçekleştiği 20. yüzyılın ilk zamanlarından beri gözlenmektedir. Burada melezleşme ile kastettiğimiz, iki farklı türün kromozom setlerinin bir araya gelmesi ve tek hücre içinde barınması; poliploidleşme ile kastettiğimiz ise bir hücrenin hatalı bölünmeler sonucu homolog kromozom setlerinden ikiden fazlasına sahip olması durumudur. Farklı olarak, S. malheurensis ve mısır gibi bazı bitkilerdeki türleşme olaylarının ise bu iki yolu da içermediği gözlenmiştir.

Genetik alanında en fazla çalışılmış organizmalardan biri, meyvesineği adıyla bilinen Drosophila türleridir. Birçok Drosophila türleşme örneği 1970’lerden bu yana kapsamlı bir şekilde belgelenmiştir. Drosophila’daki türleşmeler, uzamsal ayrılmalar, aynı yerleşim bölgesinin sınırları içinde doğal ortam (habitat) içi özelleşmeler, kur yapma davranışlarındaki değişimler, yıkıcı doğal seçilim ve “dar boğaz” kümelenmesi olarak adlandırabileceğimiz engellenmiş üreme sonucu gerçekleşen kolonizasyonlaşmanın getirisi olan türleşmeler gibi mekanizmalarla gerçekleşmiştir. Çeşitli türleşme olayları ayrıca karasinek, safra üreten sinek, elmakurdu sinekleri, unkurdu, sivrisinek, aşağıda detaylandırdığımız Nereis acuminata gibi çeşitli organizmaların laboratuvar popülasyonlarında da gözlenmiştir.

Kuzey Atlantik Okyanusu’nda bir ada olan Madeira’da son 500 yıl içinde farelerde gerçekleştiği saptanan altı adet türleşme olgusu, sadece coğrafi izolasyonlar, genetik sürüklenme ve kromozom birleşmeleri sonucunda meydana gelmiştir.

“Türleşme” memelilerde de gözlenmiştir. Örneğin Kuzey Atlantik Okyanusu’nda bir ada olan Madeira’da son 500 yıl içinde farelerde gerçekleştiği saptanan altı adet türleşme olgusu, sadece coğrafi izolasyonlar, genetik sürüklenme ve kromozom birleşmeleri sonucunda meydana gelmiştir. Şempanzeler ve insanlar arasındaki tek büyük genetik farkı, bir adet kromozom birleşmesi (füzyonu) yaratırken, Madeira’lı farelerin bazıları bu 500 yıl içinde dokuz kadar füzyonla beraber fare olarak yaşamlarını sürdürebilmiştir. Tüm bunlar türleşmenin tek bir şablona bağlı olmadığına, koşullar ve organizmanın kendisine bağlı olarak evrimsel mekanizmaların ürünlerinin de farklılık gösterebildiğine işaret etmektedir.

Son olarak yapay yolla oluşturulan doğal seçilim mekanizmasının sonucunda gözlemlenen iki türleşme örneğiyle, yaratılışçıların konuyla ilgili bilimdışı spekülasyonlarına yanıt vermek yerinde olacaktır. Diane Dodd’un 1989’da Yale Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği deneyde kullanılan organizma, bir meyvesineği türü olan Drosophila pseudoobscura’ydı. ABD’nin Utah Eyaleti’nden toplanarak Yale’e getirilen sinekler, ilk aşamada sekiz ayrı gruba ayrılmıştı. Bunlardan dördü nişastalı besi yerinde, diğer dördü maltozlu besi yerinde beslenmeye alınmış ve birkaç nesil üremelerine izin verilmişti. Belli bir sürenin sonunda analiz edilen protein yapılarının, iki ayrı beslenme tipine bağlı olarak farklılaşma gösterdiği görüldü. Yapay bir seçilimle farklı kaynaklardan beslenmeye zorlanan hayvanlar protein düzeyinde bir ayrılma göstermişti. Dodd daha da ileri giderek bu ayrımın üreme tercihi konusunda bir farklılaşma yaratıp yaratmadığını test etti. Nişastalı ve maltozlu besi yerlerinden beslenen yeni nesil sinekleri bir araya getirerek, çiftleşme tercihlerinin ne olduğunu gözledi. Nişastalı besi yerinde beslenen nesiller çiftleşmek için nişasta tüketenleri, maltozla beslenenler maltoz tüketenleri tercih ediyordu. Böylece bağımsız evrimleşmelerine izin verilen iki türde gelişen çiftleşme davranışı değişikliklerinin nicel bir ölçümünü sunmak deneysel olarak mümkün olmuştu.

İkinci türleşme örneğimiz şöyle: Dr. D. J. Reish, 1964’de, Los Angeles / Long Beach Harbor Bölgesi’nden bir deniz halkalı solucanı olan Nereis acuminata’ya ait 5-6 bireyi örnek olarak almış ve bunları binlere varacak şekilde çoğaltmıştır. 1986’da bu gruptan dört çift Woods Hole Oceanographic İnstitution’a getirilmiştir. Dolayısıyla Woods Hole’deki popülasyon iki dar boğazdan geçmiş, iki kez yer değiştirmiş olmalıdır. Bu dar boğazların genetik sürüklenmeyle solucanların evrimini yönlendirmesi gerekir. 1977-78 yıllarında Long Beach yakınlarından ve Newport Beach’den iki adet yeni N. acuminata kültürü alınmış, bunlar Woods Hole örneğinin bulunduğu koşullarda büyütülmüşlerdir. Bu üç popülasyon daha sonra kendi aralarında çiftleştirilmiş ve sadece Woods Hole örneklerinin iki yeni kültürle yaptıkları çiftleşmelerin yaşayamayacak yavrular verdiği belirlenmiştir. Bu türleşmeden başka bir şey değildir ve üstelik laboratuvar koşullarında gerçekleşmiştir.

Bu türde sayısız deney yapılmış ve çok daha çarpıcı sonuçların elde edildiği birçok makale yayınlanmıştır. Aşağıda konuyu ayrıntılarıyla incelemek isteyen meraklı okurlar için birkaç kaynak öneriyoruz.

Kaynaklar

1) Dodd, D. M. B, “Reproductive isolation as a consequence of adaptive divergence in Drosophila pseudoobscura”, Evolution 43, pp.1308-1311.

2) Ridley, M. (Ed.); Evolution, Oxford University Press, New York, 1997.

3) Ridley, M., Evolution, Blackwell Science Inc., 1996.

Önceki İçerikFermat’nın Son Teoremi’nin ödülü nasıl konmuştu? İntiharı unutturan teorem!
Sonraki İçerikBeynin hafıza merkezindeki nöron oluşumu çocukluk çağından sonra duruyor mu?