Ana Sayfa Bilim Öyküleri Kendisi kadim, yanıtı gelecekte olan soru: Konfüçyüs mü haklıydı, Lao Tse mı?

Kendisi kadim, yanıtı gelecekte olan soru: Konfüçyüs mü haklıydı, Lao Tse mı?

6438
0

Eski Çin felsefesinin “bilinen” başlangıcı iki isimle simgelenir: Lao Tse ve Konfüçyüs. “Bilinen” diyoruz; çünkü bu iki bilge de günümüze ulaşan metinlerinde, yazdıklarının, “eskilerin” düşüncelerinin birer derlemesi olduğunu ifade ederler. Fakat bu “eskilerin” kimler olduklarını bilemiyoruz.

Toplumsal kaos dönemi
Bu iki büyük bilgenin de aynı çağlarda (MÖ 6. yüzyıl) yaşadıkları, “Yaşlı Usta” anlamına gelen adıyla Lao Tse’nın Konfüçyüs’ten 50 yıl kadar daha büyük olduğu söylenir. En az bir kez karşılaştıkları ve tartıştıklarına ilişkin söylenceler de mevcuttur.

Lao Tse ve Konfüçyüs’ün yaşadıkları yıllar, eski Çin’de Zhou Hanedanı’nın çökmeye başladığı döneme denk geliyor. Zhou Hanedanı, MÖ 11. yüzyılın sonlarında Shang Hanedanı’nı yıkarak yönetime gelmiş ve 5 yüzyıl kadar Çin’i yönetmiştir. MÖ 6. yüzyıl civarında giderek güçlenen mahalli yönetimler hem birbirleriyle hem de merkezi krallıkla savaşmaya başlamışlar, sonuçta merkezi yönetim dağılmış ve üç yüzyıl sürecek olan “savaşan krallıklar dönemi” açılmıştır.

İşte sözünü ettiğimiz iki bilge, otoritenin dağılmaya başladığı, iç çatışmaların arttığı, gerek yönetim gerekse toplum içinde ahlaki çöküşün yaşandığı bir dönemde yaşamışlar, oluşturdukları felsefi sistemlerle mevcut sorunlara çözüm getirmeye çalışmışlardır.

‘Düzen’in düşünürü: Konfüçyüs
Konfüçyüs’ün, “düzen”in ve düzen ihtiyacının düşünürü olduğu söylenir. Kurtuluşu, eski geleneklerin ve Zhou Hanedanı’nın merkezi otoritesinin yeniden sağlanması ve pekiştirilmesinde görür. Şöyle seslenir: “Eskiler erdemi egemen kılmak istedikleri zaman ülkede önce devlete çeki düzen verdiler.”

Konfüçyüs’ün, “düzen”in ve düzen ihtiyacının düşünürü olduğu söylenir.

Konfüçyüsçü “Mutlu Denge” kavramı, devlet ve hükümdar otoritesi altında bir uzlaşmayı ifade eder: “Hükümdarın özünde rüzgârlar eser, zayıfların içinde otlar gelişir. Rüzgâr esince otlar bükülmelidir.”

Konfüçyüs’ün, düşüncelerini uygulamaya da geçirmeye çalıştığı, bir süreliğine bir bölgede son derece otoriter biçimde valilik yaptığı söylenir. Ama politik entrikalar ortamında bu görevi sürdüremediği, bir süre görüşlerini benimseyip hayata geçirecek bir hükümdar aradığı, fakat bulamayınca kendini, bildiklerini gelecek kuşaklara aktarmak için bir okul kurarak öğrenciler yetiştirmeye verdiği aktarılır.

Lao Tse: Uygarlığa direniş
Tao Te Ching’in (Yol ve Erdem Kitabı) yazarı Lao Tse ise daha köktencidir. Toplumdaki çürümenin, ahlak dersleri vermeyle ve politik önlemler almayla giderilemeyecek ölçüde derinlerde olduğunu düşünür. Konfüçyüs’ün tersine, kötülüklerin asıl kaynağının tüm töreler, kurallar, ahlak ve politik girişimler olduğunu vurgular.

Tao Te Ching’in (Yol ve Erdem Kitabı) yazarı Lao Tse, kötülüklerin asıl kaynağının tüm töreler, kurallar, ahlak ve politik girişimler olduğunu vurgular.

Lao Tse’nın bir sınıflaşma ve devletleşme (yani uygarlık) karşıtı olduğu söylenebilir. İnsanların doğallıklarına dönmeleri, her türlü tutku ve bencillikten kurtulmaları, toplumsal norm ve değerlerden vazgeçmeleri gerektiğini belirtir. “Devlet ne kadar yasak koyarsa o kadar fakirleşir halk” der. Ona göre “yetkin insan arzulamamayı arzulamalı, elde edilmesi zor metaya saygı duymamalı”dır.

‘O, uçurtmanın ta kendisi’
Lao Tse ile Konfüçyüs’ün bir kez karşı karşıya geldiklerine ilişkin söylenceler vardır. Bunlara göre Konfüçyüs Yaşlı Usta’yı ziyaret eder ve devlet işleri ile ilgili onun bilgisine başvurur. Lao Tse, onu eleştirir:

Lao Tse ile Konfüçyüs’ün bir kez karşı karşıya geldiklerine ilişkin söylenceler vardır.

“Duyduğuma göre, iyi bir tüccar parasını çukurun derinine saklarmış; kafası çukur olduğu için olacak. Erdemli kişinin ise derinliği dışta değildir. Onun için dostum, şu saraydaki işinden ve bir sürü isteklerinden kurtul; görünüşe, biçime önem vermeyi bırak; şu hayal dolu tasarımlarından vazgeç! Kendi özün için hiçbir değeri yok bunların. Başka söyleyecek bir sözüm yok sana!”

Konfüçyüs sarsılmış bir halde öğrencilerinin yanına döner; Lao Tse’nin bir “ejderha/uçurtma” gibi olduğunu anlatır:

“Bilirim kuşlar uçarlar, balıklar yüzerler, davarlar koşarlar. Koşanı kementle yakalar, uçanı okla vurabilirsiniz. Ama uçurtmayı bilemiyorum, rüzgârdan bulutların arasından süzülüp göğe doğru nasıl yükselir, işte bunu anlayamıyorum. Ben Lao ustayı gördüm, galiba o, uçurtmanın ta kendisi.”

Hangisi resmi devlet ideolojisi olabilir?
Konfüçyüs ve öğrencilerinin (özellikle Mensiyüs) öğretisi yüzyıllar boyu Çin’in resmi devlet ideolojisi olmuştur. Lao Tse’nın öğretisi (Taoculuk) ise, Han Hanedanlığı’nın ilk dönemleri bir kenara bırakılırsa, hiçbir zaman devlet ideolojisi haline gelememiştir. Eski şaman geleneklere uygun düşen bir halk dini olarak devam etmiştir.

Devlet otoritesini ve toplumsal denen değerleri insanlığın tüm acılarının kaynağı olarak gören bir öğretinin resmi devlet ideolojisi olamamasına şaşırmamak gerekir. 1949 yılında iktidara gelen Çinli komünistlerin kültür devrimleri çerçevesinde Konfüçyüsçülüğü eleştiri kampanyaları açmalarına karşın Taoculuğu fazla eleştirmemeleri de ilginçtir.

Lao Tse, sınır komutanını kırmaz. Tao ve erdemden söz eden beş bin sözcükten oluşan iki bölümlük kitabını yazar. Sonra çeker gider ve nereye gittiğini bilemez kimse.

Lao Tse, Tao Te Ching’i nasıl yazdı?
Söylenceye göre Lao Tse, Zhou Hanedanı’nın çöküşünden sonra ülkeyi terk etme kararı alır. Sınıra vardığında sınır komutanı Yin Hi onu tanır ve şu ricada bulunur: “Gidiyorsunuz, öyle mi Usta? Sizden bir dileğim var. Bir iyilik edin de düşüncelerinizi yazın bize.”

Lao Tse, sınır komutanını kırmaz. Tao ve erdemden söz eden beş bin sözcükten oluşan iki bölümlük kitabını yazar. Sonra çeker gider ve nereye gittiğini bilemez kimse. Demek ki, muhteşem klasik Tao Te Ching’i o sınır komutanına borçluyuz.

Ünlü Alman sosyalist edebiyatçı ve oyun yazarı Bertholt Brecht bu söylenceyi çok güzel şiirleştirmiştir, “Lao Tse’nın Göçmenlik Yolunda Tao Te Ching’i Yazışının Öyküsüdür” adı altında. Şu şekilde biten bu şiirin tamamını öneriyorum herkese:

Ama yalnız bilgeye yönelmesin övgüler,
Adı şu kitabın kapağını süsleyen!
Çünkü hikmeti bilgeden almak da marifet.
Demek gümrükçüye de teşekkür borçluyuz ki
Dile gelmiş bilgeliği bilgenin.

Kadim soru
Şimdi geldik kadim soruya… Konfüçyüs mü haklıdır, Lao Tse mı? Yanıt hâlâ açık; netleşmek için henüz erken belki. Çünkü süreç devam ediyor hâlâ…

Sınıflaşmanın ve devletleşmenin (kısaca uygarlaşmanın) ilk aşamalarında, sınıflaşmaya direnen hareketler ve oluşturdukları felsefeler ilerici midir, yoksa gerici mi? (Taoculuk yanı sıra Pers ülkesindeki Mazdekçilik de örnek verilebilir belki)

Hangisi günümüz ilericilerinin esin kaynağı olabilir?

“Tarihin tekerleği”nin nasıl ilerlediğini net olarak belirlemeden, neyin ilerici neyin gerici olduğuna sonul olarak karar vermek olanaklı mıdır?

Peki, “tarihin tekerleği” diye bir şey var mıdır?

Bu soruların tartışılması “web”in sınırlarını aşar. Basılı dergide, Bilim ve Gelecek’te tartışırız belki…

Kaynak
1) Lao Tse, Tao Te Ching – Yol ve Erdem Kitabı, Türkçesi ve yorumu: Ömer Turgan, Yol Yayınları, Kasım 1994.
2) M. Yılmaz Öner, Geleneksel Çin Felsefesi Mao Çe-Tung ve Sosyal Karar Teorisi, Doyuran Matbaası, İstanbul 1974.