Dünyanın yaşına ilişkin insanlığın bilgisi henüz oldukça yeni. Bazı kültürel varsayımları, mitleri bir yana bırakacak olursak gerçek anlamda Dünyamızın yaşını tespit edebilecek bilimsel bilgiye ulaşmamız jeoloji biliminin ve onun alt dallarının gelişimiyle mümkün oldu.
Peki dünyanın yaşı, geçirdiği evreler, zaman dilimleri nasıl belirleniyor? Hangi bilimsel kriterlere göre Dünyamızın geçmiş zaman dilimlerini tespit edebiliyoruz? Bu sorulara, Haluk Eyidoğan, 50 Soruda Deprem kitabında şöyle (1) yanıt veriyor:
“Dünyamızın jeolojik tarihi ve geçmiş zaman dilimleri nasıl ölçeklenir?”
“Astronomi ve yerbilimlerinin inceleme alanları ilk bakışta farklı gibi gözükmesine karşılık, dünyamızın Samanyolu ve Güneş Sistemi’nin bir parçası olması dolayısıyla oluşumu ve gelişme sürecine dair bazı bilinmeyenlerinin yanıtı, astronomi biliminin içerisinde yatmaktadır. Öte yandan, gezegenleri öğrenme ve tanıma adına onları uydu ve cihazlarla inceleme aşamasına gelindiğinde, yerbilimlerinin alt alanları olan jeoloji*, jeofizik**, jeomorfoloji***, atmosfer fiziği, okyanus ve biyosfer bilimlerinin kuram ve uygulama yöntemleri, gezegenlerin daha ayrıntılı tanınmasına önemli katkı sağlamaktadır. Depremleri daha iyi anlama ve tanıma sürecinde, uzayın üzerinde yaşadığımız nadide küresinin oluşumunu, geçirdiği evreleri ve bugünkü yapısını daha ayrıntılı öğrenmek gerekmektedir.
“Sürekli hareket eden yerkürenin ürünü olan depremlerin oluşumu, yerin derinliklerinde ve yüzeyine yakın alanlarda gelişen jeolojik ve jeofiziksel olaylarla ilgilidir. Jeofizik bilimi, jeoloji, matematik ve fizik bilimlerinden destek alarak yerin derinliklerinin her türlü fiziksel ve yapısal özelliklerini aletler yardımıyla izler, inceler ve modeller. Jeofizik biliminin bir dalı olan sismoloji (deprembilim) depremlerin fiziksel özelliklerini, uzaysal ve zamansal dağılımlarını, sismik dalgaların yer içerisinde yayılımını, yerin iki ve üç boyutlu sismik hız yapısını ve sismik dalga soğurma özelliklerini, depremin erken uyarı ve tahmin edilebilirliğini, deprem-jeoloji ilişkilerini ve depremin insan, yapı ve arazi üzerindeki etkilerini araştırır. Deprembilim araştırmaları çeşitli ölçeklerde planlama ve yerleşim kararlarında kullanılan deprem tehlikesi haritalarının (tsunami dahil) oluşturulmasına ve dolayısıyla deprem zararlarının azaltılması çalışmalarına önemli katkılar sağlar. Dünyamızın fiziğini ne kadar iyi tanırsak, depremleri yaratan kuvvetleri, yerkabuğunun hangi koşullarda ve nerelerde kırılma (deprem oluşturma) noktasına geldiğini daha ayrıntılı bilme şansımız o kadar artacaktır. Böylece deprem tehlike tahminlerinde arzu edilen başarı yüzdesine ulaşmak daha kolay olacaktır.
“Şu andaki bilgilerimize göre, Güneş Sistemi’nde Güneş’e uzaklık açısından üçüncü sıradaki yerküremiz diğer gezegenlerle birlikte oluşmuştur. Güneş Sistemi’nin üzerinde canlı yaşayan tek gezegeni olan dünyamızın kütlesi 6,0×1021 ton, yarıçapı 6371 km, ortalama yoğunluğu 5,5 gr/cm3, yaşı 4,6 milyar yıldır.(2) Uzayda genç bir yıldızın kalıntılarının bir araya gelmesi ve evrimleşmesiyle oluşan Güneş’in evrimi gerçekleşirken, onun çevresindeki daha yoğun yıldızlararası maddelerin de dünyamız dahil diğer gezegenleri oluşturduğu kuramı, astronomlar tarafından genel olarak benimsenmektedir.(2, 3) Bilim, yerkürenin 4,6 milyar yıl önce oluşmaya başladığını(2) ve bu zaman dilimi içerisinde çeşitli evrimler geçirdiğini kanıtlamıştır. Bugün yeryüzünden elde edilen en eski kayanın yaşı Grönland batısında bulunan 3,8 milyar yıl yaşındaki kaya parçalarıdır.(2) Bir kayanın oluşabilme ortamının sağlanması için belirli bir zamanın geçmesi gereği de göz önüne alınırsa, yerkürenin oluşumuna başladığı zaman diliminin daha da eski olduğu açıktır.
“Yerkabuğunun üst bölümlerinden elde edilen kayaçların (genellikle derin petrol kuyuları 3-5 km derinliklere kadar açılır) içerdikleri fosil kalıntılarına ve radyometrik yöntemlerle (nükleer fizik esaslı yöntemler) saptanan yaşlarına göre, dünyamızın geçirdiği evreler değişik süreli birimlere ayrılır ve çok uzun geçmişi olan yer tarihi, zamanlara, devirlere, devrelere ve çağlara bölünür. Bu sınıflama sonucu elde edilen cetvele jeolojik zaman cetveli denir. (Çizelge) Jeolojik zaman cetveli, yerbilimleriyle ilgili araştırma ve incelemeler yapan herkesin vazgeçilmez bir aracıdır. En genç jeolojik yapılar 1,6 milyon yıllık yaşıyla kuvaterner zamanda oluşmuş kayaçlardır. Eğer kayaçlar 10.000 yıldan daha gençse, holosen yaşlı kayaçlar olarak adlandırılır. Türkiye’nin jeolojik oluşumu iki devreye bölünür: Neotektonik dönem (güncel tektonik) ve paleotektonik (eski tektonik) dönem.(4, 5) Arap Levhası’nın Anadolu Levhası’na çarptığı dönem, Türkiye’nin neotektonik dönemini başlatan süreç olmuştur ve bu süreç ortalama 11,5 milyon yıl önce orta miyosen olarak adlandırılan dönemde başlamıştır. Paleotektonik dönem, orta miyosenden önce olmuş tüm jeolojik hareketleri, deformasyonları ve kayaçları kapsar. 11,5 milyon yıldan günümüze kadar tüm jeolojik hareketler, yapısal unsurlar ve kayaçlar ise neotektonik döneme ait olur.”
Dipnotlar:
* Yerkürenin tarihinden, yerkabuğunun bileşimi ve yapısal koşullarından ve yer üzerinde gelişen evrimlere hâkim kuvvetlerden bahseden bilim dalı.
** Yerküre ve atmosferinin, gezegenlerin, uyduların ve Güneş’in fiziksel ve yapısal özelliklerini fizik ve matematik yöntemler kullanarak ve çeşitli cihazlarla ölçümler yaparak inceleyen bilim dalı. Jeofizik yöntemler, yerkabuğundaki çeşitli kütlelerin özdirenç, sismik, manyetik, gravite, radyoaktivite gibi değişik fiziksel özelliklerinden faydalanarak, doğal kaynakların, zemin / kaya yapısının belirlenmesine yarar.
*** Dağlar, vadiler ve bunun gibi yer şekillerinin kökeninin ve karakterinin araştırılması bilimi.
Kaynaklar:
1) Eyidoğan, H. 2012, 50 Soruda Deprem, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, İstanbul, ss. 19-22.
2) Smith, D. G., 1984, Cambridge Encyclopedia of Earth Science, Cambridge University Press, 496 s.
3) Ramsey, W. L. ve Burckley, R. A., 1965, Modern Earth Science, Holt, Rinehart and Winston Inc., 17331-0715, 664 s.
4) Ketin, İ., 1983, “Levha tektoniği kavramından önceki başlıca tektonik hipotezler”, Levha Tektoniği, (Ed.) Canıtez, N., TÜBİTAK-İTÜ Maden Fak. Jeoloji-Jeofizik Lisansüstü Yaz Okulu, ss.9-31.
5) Ketin, İ., 1988, Genel Jeoloji, Yer Bilimlerine Giriş, Cilt I, İTÜ Vakfı, Yayın No:22.
6) Şengör, A. M. C., Görür, N. ve Şaroğlu, F.; 1985, “Strike-slip faulting and related basin formation in zones of tectonic escape: Turkey as a case study”, In Biddle, K. T. ve Christie-Blick (eds), Strike-slip faulting and basin formation, Society of Econ. Paleont. Min. Spec. Pub., s.37.