Ana Sayfa Astronomi Evrenle söyleşiler 16: Bir kuazarla söyleşi

Evrenle söyleşiler 16: Bir kuazarla söyleşi

884
0

Çeviren: Nalân Mahsereci

Kuazarlar, yıllardır astronomların kafalarını karıştırır; bu söyleşide onların gücünün bize geçmişin görüntüsünü vermeye yettiğini görüyoruz. Kuazarlar Evren içindeki en enerjik nesneler ve muazzam güçlerini üreten tek bir motorları bulunuyor.

 – Söyleşiye katıldığınız için teşekkür ederim.

 – Burada olmaktan ben de memnunum.

Bize kuazar sözcüğünün ne anlama geldiğini anlatabilir misiniz?

 – Bugünlerde kuazar sözcüğü, “yıldıza benzer” gibi “yıldızsı nesne” anlamı kazandı; ama sizi zamanda geriye götürmeme izin verin. 1960’larda, nesnelerin yaydığı enerjiyi özel bir yolla gözlemlemeye başladınız. O zaman için bu sizin en büyük gizemlerinizden biriydi. Ne olduğum hakkında hiçbir fikriniz yoktu.

Gizem neydi?

 – Birkaç gizem vardı. Birisi, spektral çizgileri tanımlayamamış olmanızdı.

Hidrojen, her bir elementin, tıpkı parmak izi gibi özgün bir spektral çizgi düzenine sahip olduğunu söylemişti.

 – Kesinlikle; benimkileri başlangıçta tanımlayamamıştınız.

Neydiler?

 – Pekâlâ, onlardan bazıları, alışılmış hidrojen çizgilerinde ortaya çıkıyorlardı; ama onları tanımlayamadınız, çünkü çok geniş bir kırmızıya kaymaya sahiptiler.

Bir dakika göz atmama izin verin, evet, galaksi kırmızıya kaymayı açıklamıştı…

 – Biz bu konuda uzmanız.

Biz derken?

 – Buna birazdan geleceğim. Evren’i bir bütün olarak düşünürsek, en uzaktaki nesneler, hareketlerinde en hızlı olanlardır ve bundan dolayı kırmızıya kaymaları çoktur. Bizim geniş kırmızıya kaymamızın iki anlamı vardı: Hızlı hareket ediyorduk ve çok uzaktaydık.

Yani, yüksek hızınız gizemi açıklıyor mu?

 – Kısmen, fakat bu astronomları bir on yıl şaşkına çevirdi.

Nasıl yani?

 – Öncelikle, eğer o kadar uzaktaysak, yıldız olamazdık. O uzaklıktaki yıldızlar, bütünüyle görünmez olacaklardır, gölün altındaki eski bir madeni paranın kıyıdan çok sönük görülebilmesi gibi…

Kulağa mantıklı geliyor…

 – Yani sizin için mantıklı olan, bizim galaksi olmamızdı.

Bu neden bir sorundu?

 – İki nedenle. Sarmal galaksiyle bir söyleşi yaptınız, orada olmuş kabul edilen şey şuydu: Ne görüyorsanız, temelde çok sayıda yıldızın sonucudur. Bir diğer anlatımla, dünya üzerinde saptadığınız enerji, aslında 10 milyar yıldızın üretiminin birbirine eklenmesinin sonucundan daha fazla değildir.

Evet.

– Kuazarlar farklıdır. Yıldızlardan gelen optik enerjinin yanı sıra çok miktarda kızılötesi ve radyo dalga boyunda enerji ölçtünüz. Normal galaksiler buna sahip değildir.

Anlıyorum.

 – Güvece biraz daha baharat eklersek, bizim toplam enerjimiz bir galaksiden bin kat daha fazla parlaklık üretir ve hâlâ size en sürprizli özelliğimizden söz etmiş değilim.

Lütfen söz edin…

 – Bütün bu enerji, uzayın şaşırtıcı derecede küçük bir bölgesinden açığa çıkar ve bu bölge, olasılıkla radyanda bir ışık yılıdır. Bu bütün galaksinizi şimdikinden 100.000 kat daha küçük bir alana sıkıştırmak gibidir.

Bu olanaksız değil mi?

 – Hayır, eğer galaksiniz o boyuta kadar bir biçimde sıkıştırılabilirse, çökerek bir kara deliğe dönüşecek ve karanlık duruma gelecektir.

Kuazar sorununu doğru anlamış mıyım, bir bakalım. Çok fazla enerji yayıyorsunuz, yaydığınız bu muazzam enerjiye göre oldukça küçüksünüz. Ve spektrumunuz yanlış, öyle çok kızılötesi enerji yayıyorsunuz ki, ancak çok sayıda yıldızdan oluşan basit bir küme olsaydınız bu sonuç ortaya çıkardı.

 – Kesinlikle.

Şu durumda siz nesiniz?

 – Galaksileriz, ama çok özel bir merkeze sahibiz.

Nasıl bir merkez?

 – Büyük kütleli bir karadelik.

Ne kadar büyük?

 – Güneş’inizin kütlesinden bir milyar kez daha büyük bir karadelik.

Eğer galaksi bir kara deliğe çökerse, karanlık hale gelecektir dediğinizi düşünmüştüm.

 – Evet, eğer bütün bir galaksi kara deliğe çökerse, görünmez hale gelecektir. Biz biriciğiz. Merkezimizde, bu büyüklükte bir kara deliğe sahibiz, ama galaksinin geri kalanında bolca yıldız var.

Peki,  enerji nereden geliyor?

 – Yıldızlardan farklı olarak, füzyon benim motorumun yakıtı değildir.

Yakıtınız nedir?

 – Kara deliğe kaçan yıldızlardır. Söyleşi yaptığınız karadelik, bu temel kavramı açıkladı.

Bir bakalım, şöyle demişti: “Her zaman kapımı tıklatan ziyaretçilerim vardır. Aslında, içeriye girmek için çok fazla gayret eden vardır; trafik yoğunluğu Long Island Ekspres yolunda, öğleden sonra 17.00 civarında olandan bile kötüdür. Söylememe izin verirseniz, oldukça kızgındırlar. Aslında, çevreleyen materyal çok sıcak hale gelir, özel bir tür x-ışını radyasyonu yayınlar.”

 – Long Island Ekspres yolunun ne olduğunu bilmiyorum, ama evet, bu basit bir fikir. Şu var ki, benim böylesine büyük olan kara deliğim, yıldızlar ve toz benzeri çok fazla materyal yakalar ve bunlar deliğin içine doğru girdapla dönerek inerken, sürtünmeden ötürü çok sıcak olurlar ve bu enerjiyi yayınlarlar.

Yayınladığınız bütün enerjinin hesabının içine, çok fazla maddenin çekilmiş olduğunu anlıyorum.

 – Haklısınız. Her bir gün için aşağı yukarı bir yıldızın kütlesine eşittir.

Büyüleyici, ama bir dakika geri dönebilir miyim?

 – Tabii ki.

Kuazarların çok uzak nesneler olduğunu söylemiştiniz.

 – Görebildiğiniz en uzak nesneler arasındadır.

Evren’in bir bütün olarak homojen olduğu izlenimine sahiptim ve bu Evren’de biz özel bir yer tutmuyorduk. Buna karşın, hepiniz bu kadar uzaktaysanız şu açığa çıkıyor ki, oldukça özel bir yer tutabiliriz.

 – İlginç bir nokta, ama bir şeyi unutuyorsunuz. Uzaya baktığınızda, geçmişe bakıyorsunuz.

Uzaya baktığımda geçmişe bakıyorum. Bunun nedeni ışığın bize yolculuğunun aldığı zaman mıdır?

 – Evet, Örneğin, gökyüzünüzdeki en parlak yıldız olan Sirius’a baktığınızda, gördüğünüz ışıklar 9 yıl önce yayınlanmıştır. Size en yakın başlıca galaksi olan Andromeda Galaksisine baktığınızda, geçmişte 3 milyon yıl öncesine bakarsınız. Size en uzak kuazara baktığınızda, 10 milyar yıl önce yayınlanan ışığı alırsınız.

10 milyar yıl önce! Evren’in yaşına yakın bir zaman bu!

 – Evet, bir teleskop gerçekten uzak geçmişe sondaj yapan bir zaman makinesi gibidir.

Yani yeterince büyük bir teleskopa sahip olsaydık, zamanın başlangıcına tanık olabilirdik.

 – Her şeyin doğumuna mı? Bu gerçekten büyüleyici olurdu, ama hayır, geriye gidebileceğiniz uzaklığın bir limiti vardır, bu Evren’in görünebilir sınırı olarak adlandırılır.

Çok kötü.

 – Belki, ama benim hikâyeme geri dönersek, kuazarlara baktığınızda, Evren’in uzak geçmişine bakarsınız. İlerleyen zamanlarda karadelikler -erişebilecekleri yörüngenin dışındakiler haricinde- emebildikleri kadar yıldızı içlerine çekmiş, galaksinin merkezinde atıl biçimde fark edilmeksizin yatmaktadırlar. Yakınınızda pek fazla kuazar görmemenizin nedeni, karadeliklerin doymuş olduğu zamandan çok sonrasına bakmanızdır. Bizi ancak derin geçmişin içine bakarsanız görebileceksiniz.

Yani geçmişten öğrenebiliriz…

 – Evet ve geçmiş, gökyüzünün yıldızlarla dolu olması gibi bilgiyle doludur.

Bütün bu yolu geldiğiniz için teşekkürler, sizinle söyleşmek çok keyifliydi.

 – Teşekkürler.