Ana Sayfa Dergi Sayıları 215. Sayı Eski İslamcılar yeni dinsizler anketi

Eski İslamcılar yeni dinsizler anketi

3734
0

Anket sadece ilahiyatçı, imam-hatipli ve eski İslamcı olan 60 kişi üzerinde uygulandı. 25-60 yaş arası kesim tercih edildi. Dinden ayrılmalarının nedenleri öğrenilmeye çalışıldı. Verilen yanıtlar, İslam’dan çıkışların siyasi, sosyal ve psikolojik tepkilerden veya bir tür geçici rüzgârdan ibaret olmadığını, aksine bilgiye dayalı ciddi araştırma ve sorgulamaların neticesi olduğunu gösteriyor. Bu eğilim son 10-12 yılda artmış. En çarpıcı sonuç, bu kişilerin İslam’dan çıktıkları için hiçbir pişmanlık duymadıklarını ve bu kararlarından dolayı mutlu ve huzurlu olduklarını ifade etmeleridir.

Ülkemiz dünyada da benzer örneklerinde olduğu gibi (Arabistan, İran) “din krizi” diye adlandırabileceğimiz bir süreçten geçiyor. İslam ülkeleri içerisinde ateizmin en fazla yaygınlaştığı ülkeler olarak İran ve Arabistan gösteriliyor. Bunlardan birisi Şii, diğeri ise Selefi fanatikliğinin hâkim olduğu ülkelerdir.
Ülkemizin de bu süreci yaşadığı söyleniyor. Elimizde veri olmasa da ilahiyat ve imam-hatiplerde deizmin ve ateizmin yaygınlaştığı söylentileri dolaşıyor. Bu konuda tam bir çalışma yapılamamıştır. Çünkü devletin başı Erdoğan ve iktidarın ortağı Bahçeli tarafından bu söylenti kesinlikle yalanlanmış, MEB ve Diyanet ise amirlerine uyup en üst düzeyde bu söylentiyi yalanlamıştır. (bkz. https://www.diken.com.tr/ensar-arastirmasi-deizme-kayan-imam-hatipliler-ya-ateistler-hakliysa-diye-soruyor/)
Ancak atalar ne güzel demiş: “Güneş balçıkla sıvanmaz.” Bu ülkede herkesin gizlice konuştuğu fakat din baskısından dolayı açıkça dillendiremediği bir gerçek ilerliyor (deizm, ateizm, agnostisizm…) Sessiz ve derinden ilerliyor. Bu ilerlemeyi sadece iktidarın dindar nesil arzusuyla yaptığı uygulamalarına veya hikâyeci üslupla dini ön plana çıkartanları (yıllardır hükümete yakın kanallarda Nihat Hatipoğlu’nun vaaz vermesi gibi) desteklemesine bağlayamayız.
Mesele, bunu ve bu gerekçeleri aşmıştır. Tekrar edelim; bu sessiz ve derinden gelen yeni akım, sadece din baskısı ve hurafeci dinin öncelenmesinden kaynaklanıyor değildir. Konu daha derinden gelen bir dip dalgadır. Esas gerekçelerin başında dijital çağa girilmesi ve insanlara bilgi akışının sadece belli başlı hocalardan değil, herkesten daha bilgili ve anında bilgi sunan Google gibi bir evrensel bilgi edinme aracının ortaya çıkmasıdır.
Artık eski hocalık devri bitmiştir. Kafasında şüphesi olan tepkisinden çekindiği bir din bilginine korkarak sormaktansa, en detaylı bilgileri elindeki telefondan alabilmektedir. Dinlerin açık noktaları, ilkesizlikleri, akla ters hükümleri özellikle 50 yaş altındaki insanları dinden uzaklaştırmaktadır.
Sonuçta bu engellenemeyen bir süreçtir ve Batı’da da artık çok ileri bir düzeye gelmiştir. Bugün özellikle Kuzey Avrupa’da Hıristiyanlık hemen hemen bitmiştir. Tahminimizce dünyada da “İlahi Dinler” denilen İbrahimi dinlerin ömrü en fazla 50 yıl kadar sürecektir.
Bu çalışma bu gelişmeyi tespit için başlatıldı ve 25-60 yaş arası grup üzerinden bir anket yapıldı. 25 yaş altı zaten din ile ilgisi asgari düzeyde gözüküyor. 60 yaş üstü ise artık görüşlerini değiştirmesi zor gözüken bir jenerasyon.
Anket için 10 soru soruldu. Anket sadece ilahiyatçı, imam-hatipli ve eski İslamcılar üzerinde uygulandı. Bu üç kesimin dinden ayrılışı ve bunun nedenleri öğrenilmeye çalışıldı. Hiçbir kimsenin ismi, zarar görmemesi için verilmedi.
Sözü fazla uzatmadan söyleyelim ki; dini terk etmiş olan bu üç kesim yeni hayatlarında çok mutlular. Anketin benim için en ilginç noktası burasıydı.

Yaş, eğitim ve meslek
Örnekler 25-60 yaş arasından seçildi.
25-39 yaş arası: 19 kişi.
40-49 yaş arası: 21 kişi.
50-60 yaş arası: 20 kişi.

Z kuşağı ve 60 yaş üstü kuşaklar dışarıda bırakıldı. Bunun birinci nedeni, girişte de belirttiğimiz gibi Z kuşağının zaten dinle ilgisinin ve dini geçmişinin daha az olması ve 60 yaş üstünde değişimin zor olması iken ikinci nedeni ise Türkiye’de İslam’ı terk etmenin sadece gençler arasında görülen bir durum mudur sorusuna cevap bulmaktır. “Gençler deist oluyor!” sloganı ile mesele çoğunlukla gençlere özgü bir durummuş gibi görülmekte veya gösterilmektedir. Oysa düşünülenin aksine, neredeyse bütün yaş gruplarında, üstelik de dini eğitim almış, dini iyi bilen kişiler arasında dine dönük bir sorgulama ve dinden uzaklaşma dalgası vardır.

60 kişi arasındaki eğitim ve meslek dağılımı ise şu şekildedir:

– İmam-hatip lisesi ve ilahiyat fakültesi mezunu, din kültürü ve meslek dersleri öğretmeni: 12 kişi.

– İmam-hatip lisesi ve ilahiyat fakültesi mezunu, ilahiyat fakültesi öğretim görevlisi: 6 kişi.

– İmam-hatip lisesi ve ilahiyat fakültesi mezunu, ilahiyat dışı alanda öğretim görevlisi: 1 kişi.

– İmam-hatip lisesi ve ilahiyat fakültesi mezunu, müftü: 2 kişi.

– İmam-hatip lisesi mezunu, imam: 1 kişi.

– İmam-hatip lisesi, ilahiyat fakültesi mezunu, ilahiyat dışı alanda çalışıyor: 11 kişi.

– İmam-hatip lisesi mezunu, ilahiyat dışı alandan üniversite/yüksekokul mezunu, ilahiyat dışı alanda çalışıyor: 7 kişi.

– İmam-hatip dışı lise, ilahiyat dışı alandan üniversite mezunu, ilahiyat dışı alanda çalışıyor: 18 kişi.

– Belirtmemiş: 2 kişi.

Kişiler, deizm, ateizm gibi yöneldikleri yeni anlayışların tesirinde kaldıkları için değil, İslam’ın yetersizliğini gördükleri için dinden çıkmaktadırlar.

60 kişinin 2/3’ü dini eğitim veren kurumlardan mezundur. Diğerleri ise dindar veya İslamcı bir geçmişi olduğunu ifade etmiştir.
Dini eğitim veren okullardan mezun, hâlen ilahiyat alanında görev yapan, dini akademik olarak çalışan ve bilen kişilerin İslam’dan çıkıyor olması, konunun siyasi, sosyal ve psikolojik tepkilerden veya bir tür gençlik rüzgârından ibaret olmadığını, bunun bilgiye dayalı ciddi araştırma ve sorgulamaların neticesi olduğunu göstermektedir.

İslam’dan sonra benimsenen inanç kategorileri
“İslam’dan kopuştan sonra kendinizi hangi inanç kategorisinde görüyorsunuz?” sorusuna verilen cevaplar şu şekildedir:

– Agnostik: 28 kişi.

– Ateist: 10 kişi.

– Deist 7 kişi.

– Ate: 1 kişi.

– Agnostik apeteist: 1 kişi.

– Deizm agnostisizm arası: 1 kişi.

– Panteist agnostik: 1 kişi.

– Panteist: 1 kişi.

– Panenteist: 1 kişi.

– Apateist: 1 kişi.

– Anonim Hıristiyan: 1 kişi.

– Hakikat arayıcısı/yolcusu: 2 kişi.

– Bilimsel gerçeklik arayıcısı: 1 kişi.

– Hiçbiri: 1 kişi.

– Netleştirme gereği duymuyorum: 1 kişi.

– Tek bir kelimeyle ifade edemem, dinlerin tanrıları bakımından ateistim, felsefi olarak agnostiğim, pratik hayatım açısından ateistim, Tanrı’nın hayatımda yeri yok: 1 kişi.
Görüldüğü gibi cevaplar çeşitlidir. Çoğunluk kendisini agnostik olarak görmektedir. Agnostisizmi bir tür şüphecilik ve hakikatin belirlenemezliği, bilinemezliği olarak alır ve kendini belli bir kategoride görmeyen, arayış içinde olduklarını söyleyen veya tüm bu kategorilerin yetersiz kaldığını ve bunların dışında olduklarını söyleyenleri de buna dâhil edersek belli bir anlayışı benimsemeyenlerin çok büyük bir oranı oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Buradan şu önemli sonucu çıkartabiliriz: Kişiler, deizm, ateizm gibi yöneldikleri yeni anlayışların tesirinde kaldıkları için değil, İslam’ın yetersizliğini gördükleri için dinden çıkmaktadırlar. Sorun, karşılaştıkları dinsel, düşünsel veya metafizik akımların cazibesine kapılmaları değil, İslam’ın kendisinde gördükleri problemlerdir.

İslam hakkında şüpheye yol açan olaylar
İslam hakkında şüpheye yol açan olaylar veya nedenler konusunda çok çeşitli cevaplar verilmiş ve çok sayıda neden sıralanmıştır. Bu nedenler kendi içinde sınıflandırıldığında bunları iki ana başlık altında toplamak mümkündür: Dışsal etkenler, içsel etkenler.

DIŞSAL ETKENLER
Dışsal etkenler ile kastettiğimiz şey İslam’ın sorgulanmasına neden olan, sorgulama sürecini başlatan veya tetikleyen dış sebeplerdir. Bu etkenler kişilerin İslam’a dönük sorgulama yapmaya başlamasına neden olmuştur. Bu sorgulamaların öncelikle İslam’ı savunmak ve görülen olumsuz örneklerin İslam’dan kaynaklanmadığını görmek veya göstermek amacıyla başlamış olması muhtemeldir. Ancak süreç içerisinde sorulan sorulara, yapılan eleştirilere cevap bulunamaması ve eleştiri konusu hususların İslam’dan kaynaklanan çok kuvvetli emarelerin olduğunun fark edilmesi, sorgulama ve eleştiri oklarının İslam’a ve İslam’ın kaynaklarına yönelmesine yol açmıştır. Bunu bazı cevapların satır aralarında gözlemlemek mümkündür.

İslam’ın kaynaklarının özellikle Kuran’ı doğrudan mealden okunması, İslam’dan çıkışı hızlandırmıştır (Osman Hamdi Bey’in “Kuran Okuyan Kız” tablosu).

Verilen cevaplarda zikredilen bu dışsal etkenler şu şekilde sıralanabilir:

İslam’ın kaynaklarını doğrudan okuma: Örneğin Kuran’ı doğrudan mealden okuma, İslam tarihini, hadisleri kaynaklarından okuma… Bu okumalar kapalı cemaat yapıları içinde kafalar karışmasın diye gizlenen, zikredilmeyen, sumen altı edilen veya farklı yorumlanarak kurtarılmaya çalışılan bilgi ve ayetlerin gün yüzüne çıkmasına ve sorgulanmasına tesir etmiştir.
Farklı alanlarda yapılan okumalar ve bunların İslam ile karşılaştırılması: Örneğin dinler ve karşılaştırmalı dinler tarihi ve genel tarih okumaları; farklı dinlere ait Tevrat, İncil vb. kutsal kitapların okunması; Sümer, Mısır, Yunan kaynaklarının ve bunlarda var olan mitolojilerin araştırılması İslam’ın farklı dinlerle karşılaştırılmasına, onlardan fazlasıyla etkilendiğine, kökeninde geçmişten gelen çok sayıda mitolojik unsurun yer aldığına, orijinalliğinin bulunmadığına ve onların bir derlemesi olduğuna dair sonuçların çıkartılmasına yol açmıştır.
Felsefe, antropoloji, bilim felsefesi gibi alanlarda okumalar yapmak ise kazanılan antropolojik ve felsefi bakış ile İslam’ın kaynaklarının ne kadar insani düşünceler olduğuna dair düşüncelerin üretilmesine ve bilimin insanı ve doğayı açıklama biçimi ile dinin mitolojik ve yaratılış temelli bilim dışı açıklama biçimi arasındaki temelli farkların görülmesine yol açmıştır.

IŞİD, Taliban, Boko Haram gibi radikal İslamcı örgütlerin ve İran, Suudi Arabistan, Afganistan gibi İslam devletlerinin eylem ve uygulamaları: Bu örgüt ve devletlerin tasvip görmeyen, zamanın algı ve anlayışlarıyla zıtlaşan eylem ve uygulamalarının Kuran, Hz. Muhammed’in Hayatı, Sünnet, Hadisler gibi en temel kaynaklarda yer alıyor olması, İslam’a aykırı olmaması ve bu örgüt ve devletlerin İslami kaynaklar tarafından onaylanan hükümlere dayanarak bu eylemleri yapması, bir sorgulama gerekçesi olmuştur.

Dinin politik, ekonomik ve diğer çıkarlar için kullanılması: Bu konuda en başta gelen örnek İslamcılara ait AKP iktidarıdır. İkinci önemli örnek ise FETÖ’dür. AKP iktidarının, lideri Erdoğan’ın dine referans vererek uyguladığı ekonomik ve siyasi politikaların kötü sonuçları ve gerek hükümet içindeki kurumlarda gerekse belediyelerde görülen yolsuzluklar ve iktidar ortağı iken 15 Temmuz darbe girişiminde bulunarak tek başına iktidarı ele geçirmeye çalışan FETÖ örgütü, sorgulamaların doğrudan İslam’ın kendisine yönelmesine yol açmıştır.

İslamcı cemaat yapıları ve tarikatlardaki menfaate dayalı ilişkiler, yapılan haksızlıklar, ahlaksızlıklar, liderlerin müritleri ve elemanları sömürmesi.

İslam dünyasındaki ahlaki yozlaşma, yoksulluk ve gerilik: Bu olumsuz tablonun gittikçe büyümesi ve insanların artık İslam dünyasındaki ülkelerde yaşamak istememesi ve kâfir olarak gördükleri müreffeh ve gelişmiş Batı ülkelerine göç etmek istemesi.

İnternetin tesiri: İnternet sayesinde bilginin globalleşmesi ve ona ulaşımın kolaylaşması, öncesinde kapalı cemaat ve tarikat yapıları içinde dışsal tesirlere karşı koruma altında olan dindarların, mürit ve cemaat bireylerinin bu tesirlere karşı açık hâle gelmesine yol açtı. Sosyal medya hesaplarında ve bloklarda özellikle dine muhalif olan, İslam’a ve Kuran’a dönük eleştirilerini açıktan yapan sitelere kolay erişim sayesinde herkes bu tartışmalardan haberdar oldu. Turan Dursun gibi İslam’ı çok iyi bilen ama İslam’dan çıkıp onu eleştiren çok sayıda kitap yazan pek çok yazarın bu eleştirileri ve bunlara eklenen pek çok eleştiri ve İslam’a dönük sorular ve sorgulamalar farklı siteler tarafından ortaya serildi. İslam’a dönük bu eleştirilere karşı ciddi ve tatmin edici cevaplar verilemedi. Verilen cevaplar apolojistikti ve eleştiriye dönük rivayetin inkâr edilmesinden, inkâr edilemeyenlerin ise yüzyıllardır anlaşılan manalarından saptırılıp farklı anlamlar verilme çabasından öteye geçemedi.
İlginç bir şekilde bazı kişiler için İslam’ı farklı yorumlama çabaları da İslam’ı doğrudan eleştiri aşamasına geçmelerinde bir etken oldu. İslam’ın sol yorumları, tarihselci bakış gibi modern döneme ait İslam yorumlarından etkilenenler bunlar sayesinde kazandıkları eleştirel bakış ile bir süre sonra eleştirinin yönünü İslam’ı savunmaktan İslam’ı sorgulamaya doğru çevirmiş gibi görünüyorlar.

İÇSEL ETKENLER
İçsel etkenler veya nedenler derken kastettiğimiz ise, sorulara cevap veren kişilerin İslam’dan ayrılmalarına neden olan, İslam inançlarında, Kuran’da, hadislerde, Hz. Muhammed’in hayatında var olan çelişkiler, akıl, bilim ve mantık dışı bilgiler, vicdana sığdırılamayan emir ve uygulamalardır. Bunlara yeterli ve tatmin edici cevaplar bulunamadığı için, İslam bu kişiler nezdindeki değerini yitirmiştir.

Bunlardan derlediğimiz çokça zikredilen bazı örnekler şu şekilde sıralanabilir:

Kuran’ın tanımladığı Allah’ın yasakçı, şiddetli bir şekilde cezalandırıcı bir tanrı olması.

– Allah’ın buna mecbur olmadığı hâlde adaletsiz bir dünya yaratması.

– İmtihan olayının mantığının izah edilememesi ve saçma bulunması.

– Allah’ın dünyadaki olaylara duyarsız kalması.

Kuran’da kullanılan tanrı dilinin tehditkâr, kaba, kızgın, seviyesiz bir dil olması.

– Allah’ın ihtiyaç ve duaları karşılamaması.

– Kötülük problemi… Allah, yeryüzündeki kötülükleri engelleyecek güce sahip olduğu hâlde neden engellemiyor? Neden kötülerin imtihanına masum ve savunmasız iyileri alet ediyor?

– Allah’ın sadece peygamberlere hitap edip tarihten çekilmesi.

– Allah’ın yarattığı evrenin mükemmel olmaması. Allah daha iyi bir evren yaratabilirdi.

Kuran’da yer alan çelişkili, tutarsız, mantık dışı, bilime aykırı ayetler. Allah’ın korunmuş ve bir harfi dahi değişmemiş kitabı olduğu iddia edilmesine rağmen metin yapısında gramer hatalarının, cümle bozukluklarının bulunması.

Kuran’ın yetersiz bir kitap olması. Evrensel olmaması, tamamen yerel ve tarihsel olması, yaşadığımız çağa ve çağın değer, yaşam tarzı ve yargılarına uymaması.

Kuran’ın sadece bir bölgeye indirilmesi ve sadece bir bölgede yaygın bir din olması nedeniyle, bu bölgelerde doğmayanların, sırf Müslüman olmayan bir ülkede doğdukları için hidayet bulamayanların haksız bir şekilde cehenneme gidecek olması ve cennetten mahrum kalacak olması.

İslamcı cemaat yapıları ve tarikatlardaki menfaate dayalı ilişkiler, yapılan haksızlıklar, ahlaksızlıklar, liderlerin müritleri ve elemanları sömürmesi önemli bir dinden çıkış nedenidir.

Kuran’da evrensel olmayan, tarihe ait, hükmü kalkmış ahlaki hükümlerin yer alması.

– Hayata tatbiki mümkün olmayan Kuran hükümlerinin mevcudiyeti. Geçerliliğini kısa zamanda yitirecek hükümleri Allah Kuran’a neden koymuş?

Kuran’da insan vicdanına sığmayan ayetlerin ve emirlerin bulunması.

Kuran’ın ilahi oluşunun ve korunmuş oluşunun kanıtsız oluşu. İniş şekline dair anlatıların tamamen mantıksız, mitolojik hikâyelere dayanması.

Kuran’ın Hz. Muhammed’in rüyasında aldığını söylediği vahiylere dayanması.

Kuran’daki ayetlerin orijinal olmaması ve farklı kaynaklarda benzer anlatılara ve bilgilere rastlanması.

Kuran metinlerinin yazılması, çoğaltılması sürecine dair rivayetlere dair şüpheler ve bunlar arasındaki çelişkiler.

Kuran’ın genel dilinin ve hitap tarzının kaba, ayrıştırıcı, korkutucu, tehditkâr olması.

– Miras hukukuna, had cezalarına dair Kuran hükümlerinin adaletsiz olması.

Kuran’ın kadına bakışındaki olumsuzluklar, kadını aşağılaması ve değersiz görmesi.

– Ganimet ayetleri ve Kuran’ın yağmayı helal kılması.

Kuran’da esir edilen evli kadınlarla ilişkiye girilmesine Kuran’ın köleliği, cariyeliği ve cariyelerle cinsel teması onaylaması izin verilmesi.

Kuran tarafından ifade edilen iman esaslarının (nübüvvet, melekler, ahiret) akla aykırı olması.

Kuran’daki bazı ayetlerde bilimle çatışan bilgi ve ifadelerin yer alması.

Kuran’daki kıssaların gerçek dışı, tarihte yaşanmamış, uydurma olaylar olması ve bu kıssaların içinde mantığa ve vicdana aykırı olaylara eleştirmeden yer verilmesi.

Kuran’daki yaratılış kıssasının akla, bilime ve mantığa aykırı olması.

– İsa’nın babasız dünyaya gelişinin saçma oluşu.

– Kısa dünya hayatına karşı ebedi cehennem cezasının adaletsiz oluşu.

Kuran’da hüre hür, köleye köle gibi adaletsiz hükümlerin yer alması.

– Hz. Muhammed’in hayatında göz önünde tutulmaya çalışılan yüceltici yönler kadar, dikkatlerden kaçırılan olumsuz yönlerin de bulunması.

– Hz. Muhammed’in bir çocukla evlilik yapması.

– Hz. Muhammed’in evlilikleri, cinsel hayatı, eşleriyle özel hayatı ve problemleri gibi konularla ilgili ayetlerin Kuran’da yer alması.

– Hz. Muhammed’in evlatlığının eşiyle evlenmesi ve bunun Kuran’da onaylanması.

– Hz. Muhammed’in peygamberlik iddiasının siyasi bir manevra olması.

– İslam’ın siyasi etkilerle oluşmuş bir din olması.

Kuran peygamberliğin delili olarak sürekli geçmiş kavimlere verilen mucizeleri örnek gösterdiği hâlde Hz. Muhammed’in kavminden gelen mucize taleplerini, nasıl olsa iman etmeyecekler bahanesine sığınarak karşılayamaması.

– Hz. Muhammed’in ve İslam tarihinin sonradan üretilmiş bir kurgu olma ihtimaline dair işaret ve delillerin olması.

– Peygamberler silsilesinin saltanat sistemi gibi babadan oğula geçmesi.

– Sahabenin Hz. Muhammed’in ölümünden sonra büyük ihtilaf ve ayrılıklar yaşamaları, birbirlerini katletmeleri, Müslümanların genel tarihinin bu tür çatışma ve kavgalarla dolu olması.

– Semavi dinlerin tarihi insanlık tarihinin çok küçük bir kısmını oluşturmasına rağmen, Kuran’da tarihin bundan ibaret gibi gösterilmesi.

Burada dikkat çeken en önemli nokta, kişilerin İslam’dan çıkışına neden olan hususların, bazı çevrelerin iddia ettiği gibi dinin yanlış uygulanması, dine sonradan sokulan hurafeler, batıl inançlar değil, bizzat Kuran ayetlerinde yer alan problemler ve Hz. Muhammed’in hayatında yer alan vicdanen ve mantıken onaylanması mümkün olmayan olaylar olmasıdır.

İnançla ilgili en derin çıkmaz, bunu aşma şekli ve İslam’dan çıkışa neden olan olaylar
“İnancınızla ilgili en derin çıkmaz neydi ve bunu nasıl aştınız?” şeklindeki soruya “İslam hakkında sizi şüpheye sevk eden olaylar nedir?” şeklindeki soruya verilen cevaplara benzer ve paralel cevaplar verilmiştir. Bu soruya da bir önceki gibi fazla sayıda cevap verilmiş olmasına rağmen bazı noktalarda yoğunlaşma olduğu, bazı konuların çok sayıda kişi için İslam’dan çıkmadan önce bir çıkmaz olduğu görülmektedir.

Çok sayıda kişi tarafından derin bir çıkmaz olarak nitelenen hususlardan bazıları şunlardır:

Kuran’ın bir vahiy ürünü olup olmaması ve Tanrı’nın bir insanla konuşmasının mantıklı bir izahının olmaması.

Kuran’daki çelişkili, mantık dışı, bilimle çatışan, tarihsel gerçeklerle uyuşmayan ayetlerin olması, Tanrı’nın nasıl bu kadar çelişkili bir kitabı göndermiş olabileceği sorunu.

Kuran’ın bir yöreye ve zamana ait kurallar ve geçerliliğini yitiren hükümler içermesi, bir yöreye ve bir halkın diliyle gönderilirken tüm insanlığın bu kitaptan sorumlu tutulması.

Kuran’daki çatışmacı ve yüzeysel dil.

– Peygamberliğin sadece belli bir bölgede çıkması.

Kuran’da Hz. Muhammed’in şahsına ve özel hayatına ait ayetlerin yer alması.

– Cariye ve kölelik meselesi.

Kuran’daki kadınlarla ilgili ayetler.

Kuran’daki ganimet ayetleri.

– Zeyd-Zeynep meselesi, Hz. Muhammed’in gelini ile evlenmesi.

– Hz. Muhammed’in çocuk yaşta birisiyle evlenmesi.

– Allah’tan yardım taleplerinin ve duaların karşılıksız kalması.

Kuran’ın köleliği, cariyeliği ve cariyelerle cinsel teması onaylaması, İslam’dan kopmada önemli nedenlerden biridir.

– Kötülük problemi.

Bunların dışında çıkmaz olarak ifade edilen bazı hususlar şunlardır:

Kuran’daki yaratılış teorisi ve insan neslinin ensest ilişki (kardeş evliliği) yoluyla çoğalması.

– İslam’ın derleme ve eklektik bir din olması, diğer din ve mitolojilerden toplanmış olması.

– Dinin ortaya çıkışının siyasi nedenlere dayanması.

– Allah’ın kulları arasında ayırım yapması.

– Tanrı’nın varlığının kanıtlanamaması.

– Dindeki sorgusuz itaat kültürü.

– İbadetlerin zorluğu (beş vakit namaz, sabah erken saatte kalkıp namaz kılmak vb.).

– Allah’ın bizim ibadetimize ihtiyacı yokken ibadeti emretmesi.

– İslam önceki semavi dinlerin devamı olduğunu iddia ediyorken Kâbe’nin diğer dinlerle bir ilgisinin olmaması.

Kuran’ın şiddete onay vermesi.

Kuran’da insan haklarına aykırı ayetlerin yer alması.

– İslam’ın dayandığı temel inançların geçerli bir kanıta dayandırılamaması.

– Hz. Muhammed’in ölümünden sonra sahabenin birbiriyle çatışması.

Bu örnekler İslam’ın özellikleri, kaynakları, bu kaynaklarda yer alan bilgiler, inanç esasları, Hz. Muhammed’in hayatı, Kuran’daki bilgi ve hükümler ve bunların uygulanışında ortaya çıkan sorunlarla ilgilidir. Bunları “epistemolojik çıkmazlar” olarak niteleyebiliriz. Bunların dışında bazı kişiler psikolojik çıkmazlardan da söz etmişlerdir.

“Psikolojik çıkmaz” olarak ifade ettiğimiz hususlardan bazıları şunlardır:

– İslam’dan çıkmanın önündeki epistemolojik engeller aşıldığı halde bunu psikolojik olarak kabul edememek, mantıken ve aklen doğruladığı sorguların içsel olarak kabul edilememesi ve bunun getirdiği ruhsal bunalım.

– Ya yanılıyorsam, ya cennet ve cehennem gerçekse korkusu.

– Toplumsal, çevresel baskıdan duyulan korku ve eş, aile, akraba, arkadaş çevresine İslam’dan çıkışın açıklanmasının getirdiği zorluk.

– İslam’dan çıkınca yerine bir alternatif bulma, anlam boşluğunu doldurma kaygısı.

Bahsettiğimiz bu çıkmazların aşılma şekline dair soruya verilen cevaplar da şu şekildedir:

– Tarafsız okumalar yaparak aştım.

– Bilim ve felsefe okuyunca aştım.

Kuran’ı anlayarak okuyunca aştım.

– İslam doğru, Müslümanlar hatalı modundan kurtulunca aştım.

– Vahiy olayını çözümleyince aştım.

– İslam’ın ilahi değil, tarihsel ve siyasi bir hareket olduğunu görünce aştım.

– Hz. Muhammed’in ve sahabelerin hayatını detaylı olarak okuyup öğrenince aştım.

İslam’dan çıkışa neden olan olay sorusuna ise büyük bir çoğunluk somut bir olayla cevap vermemiş buna ya fazla sayıda olayın neden olduğunu ya da çıkışın aşama aşama, yavaş yavaş ve uzun bir sürece yayılarak gerçekleştiğini ifade etmiştir. Bu ise bize İslam’dan çıkışların basit etkilenmelerle gerçekleşmediğini, geçici bir hevesin eseri olmadığını, aşağıda örneklerini vereceğimiz somut olaylarla bir çıkış olsa bile bunun mutlaka bir sorgulama sürecinin sonucu olduğunu göstermektedir.

Dinden çıkış aşaması olarak nitelenebilecek somut olaylardan bazıları şunlardır:

– Tanrı’ya uzun süre yalvardım cevap vermeyince dinden çıktım.

– Beş vakit namazı bırakınca dinden çıktım.

– Kızımın din hakkındaki soruları, sorgulamaları karar vermeme yol açtı.

– Alkol almaya başlayınca.

– Bir gün sabah namazına kalktım ve kılmadım. Bir daha da kılmadım. Dinden çıktım.

– İçkili namaz kılan kocama Allah’ın müdahale etmediğini görünce karar verdim.

– Duanın anlamsızlığını ve bir karşılığının olmadığını anlayınca dinden çıktım.

Aydınlanma yaşayalı kaç yıl olduğu, bunu kimlerle paylaştıkları
“Aydınlanma yaşayalı kaç yıl oldu?” sorusuna verilen cevapların dağılımı şu şekildedir.

– 6 ay: 1 kişi

– 9 ay: 1 kişi

– 1 yıl: 1 kişi

– 2 yıl: 8 kişi

– 3 yıl: 3 kişi

– 4 yıl: 2 kişi

– 5 yıl: 11 kişi

– 6 yıl: 4 kişi

– 7 yıl: 1 kişi

– 8 yıl: 5 kişi

– 9 yıl: 4 kişi

– 10 yıl: 6 kişi

– 11 yıl: 1 kişi

– 12 yıl: 3 kişi

– 25 yıl: 1 kişi

– 30 yıl: 1 kişi

– Devam eden bir süreç diyenler: 3 kişi

– Belirtmeyen: 4 kişi.

Görüldüğü gibi kişilerin büyük bir çoğunluğu son 1 yıl ile 12 yıl arasında İslam’dan çıkmıştır. Sorgulamaya başlama süreçleri de bundan biraz daha geriye gitmektedir. Son 15 yıl içindeki siyasi ve toplumsal gelişmeler ve internetin yaygın bir biçimde kullanılmaya başlanmasının bu sürecin oluşmasında ciddi bir etkisi vardır. Çünkü son 15-20 yıl içindeki iletişim ve bilgiye erişim anlamında en önemli gelişme internetin ve sosyal medyanın yaygınlaşması olmuştur.
“Bunu kimlerle paylaşıyorsunuz?” şeklindeki soruya verilen cevapların dağılımı ise şu şekildedir:

– Kimseyle paylaşmıyorum diyen toplam 7 kişi.

– Beni anlayacak kişilerle veya sadece bir iki kişi ile veya kısıtlı bir çevre ile veya aynı görüşten kişilerle paylaşıyorum ve ailemle ve diğer çevre ile paylaşmıyorum diyen toplam 31 kişi.

– Eşimle ve birkaç arkadaşımla paylaştım diyen 2 kişi.

– Çocuklarımla paylaştım diyen 1 kişi.

– Uygun gördüklerimle diyen 1 kişi.

– Ailem ve çevreme duyurdum hepsi biliyor diyen toplam 6 kişi.

– Herkese açıkladım diyen toplam 11 kişi.

– Belirtmeyen 1 kişidir.

Görüldüğü gibi kimseyle paylaşmayan veya sadece güvendiği birkaç kişiyle paylaşıp ailesine ve çevresine duyurmayanlar büyük bir çoğunluğu oluşturmaktadır. Herkese açıkladığını söyleyenler ise çoğunlukla ilahiyat dışı alanda iş yapan kişilerdir. İlahiyat alanında çalışırken İslam’dan çıktığını açıklamanın vereceği zarar bunun açıklanmasını engellemektedir. Türkiye ortamının düşünce ve inançları özgürce açıklamaya çok uygun olmaması ve mahalle baskısının çok yoğun bir şekilde hissedilmesi de bunu etkileyen bir diğer faktördür. Aynı şekilde aileye ve özellikle anne-babaya açıklama konusunda bir çekince görülmektedir. Bunun nedeni ise değişme ihtimali olmayan yaşlı insanları üzmeme isteği gibi görünmektedir.

Aile, akrabalar ve arkadaşlar ile ilişkilerdeki değişiklikler
Bu soruya büyük bir çoğunluk ailesine, arkadaşlarına ve çevresine İslam’dan çıktığını tümüyle açıklamadığı veya sadece güvendiği kişilere açıkladığı için aile, akraba ve arkadaşlarıyla ciddi bir sorun yaşamadım, şeklinde cevap vermiştir.
İslam’dan çıktığını tümüyle veya kısmen açıklayanların bir kısmının ilişkilerinde ise bazı değişikliklerin olduğu gözlenmektedir. Bunlardan bir bölümü bazı aile bireyleriyle, büyükleriyle, babasıyla, eşiyle ve bazı arkadaşlarıyla sorun yaşadığını ifade etmektedir. Kendilerine tavır alınanlar, arkadaş çevresinden dışlananlar, ilişkileri soğuyanlar veya bozulanlar ve ilişkilerinin azaldığını, yalnızlaştıklarını, tekfir edildiklerini söyleyenler mevcuttur. Hatta bir örnek, ailesinin kendisini reddettiğini ve ölümle tehdit ettiğini bile söylemektedir. Bazı kişiler ise bilinçli olarak eski çevresini değiştirdiğini, yeni arkadaşlar edindiğini, dindar çevrelerle daha az görüştüğünü, görüşse de dini konulara girmediğini ve insanlarla ilişkilerini artık inanç temeli üzerinden değil insanlık üzerinden yürüttüğünü ifade etmektedir. Örnekler yetişkin çevreden olduğu için onlara gelen baskılar ve dışlamalar nispeten daha az etkilidir. Eğer söz konusu yaş aralığı 25-60 değil de 15-25 arasından seçilseydi aile ve çevre bakısının daha şiddetli görüleceği muhtemeldir.

Son 15-20 yıl içinde internetin ve sosyal medyanın kullanımının artması, İslam hakkındaki şüphe, sorgu ve eleştirilerin herkes tarafından kolayca öğrenilmesine yol açtı ve İslam’dan çıkışları hızlandırdı.

Görevlerini nasıl yerine getiriyorlar?
“İslam dininden ayrıldığınız halde görevinizi yerine getirmede nasıl bir yol izliyorsunuz?” sorusu görevi ilahiyat alanında olanlar için sorulmuştu. İnanmadıkları bir dinle ilgili bir işte çalışıyor olmanın etkileri, zorlukları ve göreve devam etmenin gerekçelerini ortaya çıkarmak ve çalışırken karşılaştıkları sorunları belirlemek amacıyla sorulmuştu.
Bu soruyu hemen hemen tamamen ilahiyat alanında görev yapan, öğretmenler, öğretim görevlileri, imam ve müftüler cevaplandırdı.
Cevap verenlerin ikisi dışındakiler İslam’dan çıktıklarını çevrelerine ve ailelerine açıklamayan kişilerdir.
Bunların önemli bir kısmı işini profesyonelce, profesyonel bir din öğreticisi olarak ve titizlikle yürüttüğünü; sorumluluklarını inandığı dönemlerdeki gibi yerine getirmeye devam ettiğini; gerçek inanç ve düşüncelerini gizlemesine, takiyye yapmasına, İslam şemsiyesi altındaymış gibi davranmasına rağmen, herhangi bir inancı inançsız birinin anlatmasında etik bir sorun görmediğini ve bu esnada objektif ifadeler kullandığını; işi dinle ilgili olsa da bunun kendi inancı ile ilgisinin olmadığını; öğrencilerine ahlaklı olmayı öğrettiğini ifade etmiştir. Öğretim görevlisi bir kişi de işine akademik yaklaştığını (konu din bile olsa ) hiçbir dinin bilim insanını ilgilendirmeyeceğini söylemiştir.
Bazı kişiler ise Müslümanlığı bir kültür gibi düşündüklerini, onu bir kültür olarak yaşamaya devam ettiklerini, kültürel bir Müslüman gibi davrandıklarını, ortak yapılan dini vecibelere (Cuma namazı gibi) katılım gösterdiklerini, düşünmek ve entelektüel faaliyette bulunmayı dini alandaki kamu görevinden ayrı gördüklerini, Nietzsche gibi düşünüp Cübbeli gibi yaşadıklarını, inanç sistemine inanmasa da toplumsal işlevinin bilincinde olduklarını, hatta (sanırım olaya objektif baktıkları için) görevlerini daha iyi yerine getirdiklerine inandıklarını ifade etmişlerdir.
Ancak bu gruplardan farklı olarak bazı kişilerin bu durumdan rahatsız oldukları da gözlemlenmektedir. Kimlik bunalımı yaşadıklarını, inanmadığı şeyleri inanıyor gibi yapmaktan yorulduklarını, inanmadığı bir din hakkında yalan söylemekten zorlandıklarını ve bu durum karşısında savunma psikolojisi içine girerek ikiyüzlü davranmayı kendilerinin seçmediğini, bu şartlarda böyle davranmak zorunda olduklarını, başka yapabilecekleri bir işleri ve meslekleri olmadığı için bunu sürdürmek zorunda olduklarını, kimseye bir şey empoze etmeden müfredata sadık kalarak işlerini yapıp emeklerinin karşılığını aldıklarını söylemektedirler.
Bir kişi ise İslam’dan çıktığı hâlde bu alanda görev yapmayı etik bulmadığı için başka alanda çalışmayı tercih etmiştir.
Diğer bir örnek ise, görevi esnasında inanmadığını açıkladığı için tepkiler aldığını; mobing, hakaret, soruşturma ve sürgünlere uğradığını ve sonunda erken yaşta emekliliğini istemek zorunda kaldığını belirtmiştir. Hatta emekli olduktan sonra bile arkasından soruşturmalar açılmıştır. Bu ise diğer kişilerin İslam’dan çıktıklarını gizleyerek görevlerini sürdürmeye çalışmakta ne kadar haklı olduklarını göstermektedir.

İfşa olmaları durumunda başlarına neler gelebilir?
Bu da görevi ilahiyat alanında olan ve İslam’dan çıktığını açıklamayanlar için sorulmuş bir soru idi. Ancak çoğu kişi tarafından cevaplandırıldı. Durumunu açıklamış veya ifşa olmuş olanlar başlarına gelen durumları aktarırken, diğerleri de korku ve endişelerini aktardılar.

İfşa olma durumunda başlarına gelebilecek şeylerle ilgili belirtilen korku ve endişeler şunlardır:

– Aile ve çevre ile ilişkilerin bozulması, sorunların ortaya çıkması, aileden kopmak, dışlanmak, aforoz edilmek.

– Anne ve babanın çok üzülecek olması.

– Evlatlıktan reddedilmek.

– İfşa olduğu için kendisi yüzünden ailesinin ve yakın çevresinin de zarar görmesi.

– Artık mürtet sayıldığı için eşinden boşanmak zorunda kalmak.

– Evlatlarının elinden alınması (Kafir bir annenin çocuklarını yetiştirmesi istenmediği için).

– İnsanların nefret ettiği birisi olmak.

Tarafsız okumalar yapmak, bilim ve felsefe okumak…

– Kınanmak.

– Karalanmak.

– Hakkında olumsuz algının oluşması.

– Yalnızlaşmak.

– Mobinglere ve yıldırmalara maruz kalmak.

– İtibarsızlaştırılmak veya itibar kaybına uğramak.

– Mahalle baskısına maruz kalmak.

– Yaptırımlara maruz kalmak.

– Kamu ya da özel sektör fark etmeksizin işle ilgili sıkıntı yaşamak, işten atılmak, görevine son verilmek.

– Yapılan işin ya da ticaretin bozulması.

– Yaşanılan yeri değiştirmek zorunda kalmak.

– Hedef gösterilmek.

– Fiziki saldırıya uğramak.

– Can güvenliğinin ortadan kalkması, öldürülmek.

İfşa olma durumunda ortaya çıkacak tüm bu endişe ve korkular yersiz midir? Hayır! Çünkü kişiler arasında ifşa olmuş veya durumunu açıklamış bazıları bu tür durumları yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Bir kişi araştırma görevliliğinden atılmış ve doçentliğe yükselmesi engellenmiştir. Aynı zamanda yazdıkları nedeniyle tehditler almaktadır. İslam’dan çıkan bir diğer kişiyi bizzat ailesi ölümle tehdit etmiş ve bu da yetmemiş radikal İslamcı gruplardan tehdit almıştır. Başka birisi İslam’dan çıktığı için çevresinin çok üzüntü duyduğunu ifade etmiştir. Bir diğer kişi ise durumunu sosyal medyada paylaştığı için tehditler ve hakaretler aldığını, yazdıkları hakkında şikâyet edildiği için savcılığa ifade vermek zorunda kaldığını söylemiştir. Bir öğretmen ise okulda mobinge maruz kaldığını, şikâyet edildiğini, hakkında soruşturmalar açıldığını, kendisine baskı uygulandığını, sürgün edildiğini, erken yaşta emekliliğini istemek zorunda kaldığını özellikle belirtmiştir. Bu örnekler bize İslam’dan çıktıklarını açıklamayanların ifşa olmaları durumunda karşılaşacakları durumlarla ilgili taşıdıkları korku ve endişelerde hiç de haksız olmadıklarını göstermektedir.

Gelecekte gizlilik devam edecek mi?
“Durumunuzun gizliliğini ne kadar devam ettirmeyi planlıyorsunuz? Geleceğinizde nasıl bir yol izlemeyi hesaplıyorsunuz?” soruları henüz ifşa olmamış kişilere sorulmuştu. Verilen cevaplar içinde durumlarını açıklamayı hiç düşünmeyenlerin sayısı çoğunluğu oluşturmaktadır. Hatta bunu ölene kadar bu şekilde açıklamadan sürdüreceklerini söyleyenler de vardır. Bazıları ise buna sınır ve şart getirmişlerdir. Bilmediklerini ve henüz karar vermediklerini söyleyenlerin yanı sıra emekli olana kadar açıklamayacağım, annem babam vefat edince açıklayacağım, gidişata göre açıklayacağım, yurt dışına gidip yerleşince açıklayacağım, çevremden uzaklaşınca açıklayacağım, siyasi ve toplumsal şartlar değişince açıklayacağım, toplum bu durumu kabullenecek olgunluğa erişince ve aydınlık bir ülke olduğumuzda açıklayacağım, din yakın gelecekte değerini yitirecek bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor bu gerçekleşince açıklayacağım şeklinde bazı cevaplar verilmiştir.
Bu durum bir önceki soruya verilen cevaplarda ortaya çıkan endişe ve korkuların doğal bir sonucudur.

Pişmanlık ve mutluluk
En şaşırtıcı sonuçlardan birisi “Hiç pişmanlık duyuyor musunuz, mutlu musunuz?” sorusuna verilen cevaplarla ilgilidir. Kişilerin tümü pişman olmadığını ifade etmiştir. Farklı olarak sadece, pişman olmadıklarını ironik bir tarzda “çok pişmanım!” şeklinde ardından gelen yorumlarıyla tersini anlatmaya çalışarak ya da genç yaşlarını veya ömürlerinin büyük bir kısmını dindar geçirmekten, İslami camiaya hizmet etmekten, daha erken yaşta aydınlanmamaktan, geç kalmaktan, din ile sorgulamadan boşa geçen yıllarından dolayı pişmanlık duyduklarını ifade ederek söyleyenler olmuştur. Bu da İslam’dan çıkmanın kimse üzerinde pişmanlık etkisi oluşturmadığını göstermektedir.
Aynı şey mutlu musunuz sorusu için de geçerlidir. Mizaç gereği mutlu olmayan, cehaletin verdiği ve dinde tüm sorulara yanıt bulunduğu için sahip olunan mutluluğu özlediği, aydınlanmanın getirdiği sorumluluk nedeniyle, yeterince açılıp kendini özgürce ifade edemediği için mutlu olmadıklarını söyleyen birkaç kişi dışında tüm kişiler mutlu olduklarını, kendilerini daha dingin ve huzurlu hissettiklerini ifade etmişlerdir.

Özet sonuç
1) İslam’dan çıkış dalgası, sadece gençler arasında görülen bir olay değildir. Tüm yaş gruplarında böyle bir eğilim gözlemlenmektedir.

2) İslam’dan çıkış, geçmişi itibariyle oldukça dindar veya İslamcı olan ve imam-hatip lisesi ve üniversite düzeyinde ilahiyat eğitimi veren okullarda eğitim gören ya da bu üniversitelerde mastır ve doktora düzeyinde akademik çalışmalar yapan ve hâlihazırda yaptığı iş ilahiyat ve din alanında imam, müftü, din bilgisi öğretmeni, araştırma görevlisi, doçent ve profesör olan kişiler arasında da mevcuttur.

3) Dini akademik düzeyde bilen kişiler arasında İslam’dan çıkışların olması bu durumun siyasi, sosyal ve psikolojik tepkilerden veya bir tür geçici rüzgârdan ibaret olmadığını, aksine bilgiye dayalı ciddi araştırma ve sorgulamaların neticesi olduğunu göstermektedir.

4) İslam’dan çıkanlar, deizm, ateizm gibi yeni karşılaştıkları akımlardan etkilendikleri için değil, İslam’ın yetersizliğini gördükleri için dinden çıkmaktadırlar. Sorun karşılaştıkları dinsel, düşünsel, felsefi veya metafizik akımların cazibesine kapılmaları değil, İslam’ın kendisinde gördükleri problemlerdir.

5) Kulaktan dolma dolaylı bilgiler yerine İslam’ın temel kaynaklarının -örneğin Kuran’ın ve İslam tarihinin- doğrudan okunması ve incelenmesi, İslam hakkındaki şüpheleri, sorgulamaları ve çıkışları artırmaktadır.

Ankete yanıt veren kişilerin çoğunluğu İslam’dan çıktıkları için pişman olmadıklarını, mutlu olduklarını, kendilerini daha dingin ve huzurlu hissettiklerini ifade etmişlerdir.

6) Farklı alanlardaki okumalar -felsefe, antropoloji, karşılaştırmalı dinler tarihi, farklı dinlere ait kutsal kitaplar, genel tarih, mitoloji, bilimsel disiplinler vs. gibi- ve bunların İslam ile karşılaştırılması, İslam hakkındaki şüpheleri ve sorgulamaları artırmakta ve İslam’dan çıkışlara neden olmaktadır.

7) İslam adına ortaya konulan bireysel, siyasi ve toplumsal uygulamalar, cemaat yapılarındaki dikkat çeken menfi yönler ve ilişkiler, İslamcıların iktidarda gösterdikleri olumsuz çizgi ve başarısızlık, yönetimlerindeki yozlaşma, ahlaksızlık ve yolsuzluklar, İslamcıların kendi aralarındaki siyasi çatışma ve iktidar kavgaları, İslam dünyasındaki ahlaki çöküş ve gerilik, İslam’a dönük eleştiri, sorgulama ve nihayetinde İslam’dan çıkmada tetikleyici işlev görmektedir.

8) İnternet öncesi dönemlerde İslam’a dair tartışma ve eleştiriler dar bir çevrede yürüyor ve dışa kapalı İslami çevreler, cemaatler ve eğitim kurumları içinde yer alanlar bu tarz tartışma ve eleştirilerin etkisinden korunup uzak tutuluyordu. Ancak son 15-20 yıl içinde internetin ve sosyal medyanın kullanımının hızla artmasıyla birlikte bilgiye ve bu tür ortamlarda yapılan tartışmalara ulaşmak son derece kolay hâle geldi. Bu ise İslam hakkındaki şüphe, sorgu ve eleştirilerin herkes tarafından kolayca öğrenilmesine yol açmaktadır ve İslam’dan çıkışları hızlandırmaktadır. Batı dünyasında matbaanın Hıristiyanlığa yaptığı yıkıcı tesiri, internet ve sosyal medya hızlı bir şekilde İslam’a yapmaktadır. Yakın bir gelecekte İslam dini de Hıristiyanlığın kaderini paylaşacak gibi görünmektedir.

9) İslam’ı savunmak için ortaya konulan apolojist tutum ve aklamacı tavırla dine yeni yorumlar getirme çabaları işe yaramamakta, tersine bu tür savunma ve tartışmaların içine dahil olanlar bir süre sonra bu savunmacı yorum ve açıklamaların işe yaramadığını ve bir temelinin olmadığını görerek eleştiri oklarını İslam’a yöneltmekte ve dinden çıkmaktadırlar. Bu tartışmaların içine dahil olmak eleştirel bakışı ve sorgulama gücünü artırmakta ve bu da İslam’ın daha güçlü bir şekilde sorgulanmasına yol açmaktadır.

10) İslam’ın sorgulanmasına yol açan hususlar çoklarınca iddia edildiği gibi İslam’a sonradan sokulan hurafeler ve Müslümanların uygulamalarından kaynaklanan sorunlar değil, bizzat Kuran ayetlerinde ve Hz. Muhammed’in hayatında yer alan vicdanen ve mantıken onaylanamayan problemler ve olaylardır. Kişilerin tamamı doğrudan temel inançlar, Kuran’ın ilahiliği, Kuran’daki ayetlerde yer alan hüküm ve bilgiler veya Hz. Muhammed’in ve sahabenin hayatında gördükleri bazı işler ve olaylarla ilgili yanlış, mantık dışı, bilim dışı, tarihsel gerçeklerle uyuşmayan, vicdana uymayan hususlarla ilgili sorgu ve eleştirilerini belirtmişlerdir. Sorgulanan şey sadece hurafeler ve yanlış uygulamalar değil, Kuran ayetleri, vahyin mahiyeti, sünnet/hadisler, Hz. Muhammed’in ve sahabenin hayatları yani İslam’ın bizzat kendisidir.

11) Kişilerde İslam’a dair konuların aşılmasında ve çözümlenmesinde yaşanan sıkıntıların arka planında epistemolojik sorunlar kadar bunların psikolojik olarak aşılması sorunu da vardır. Esasen bu daha etkili bir sorundur. Bilgi olarak temelsizliğinin aklen onaylanmasına rağmen içsel ve çevresel sorunlar nedeniyle psikolojik olarak, bunların kabul edilmesinde sorun yaşanmaktadır.

12) İslam’dan çıkışlar tek bir olayın etkisinde kalarak bir kerede ortaya çıkan bir durum değil, aşama aşama ve uzun bir sürece yayılarak gerçekleşen bir sorgulamanın neticesidir. Bu ise bize İslam’dan çıkışların basit etkilenmelerle gerçekleşmediğini, geçici bir hevesin eseri olmadığını, mutlaka bir sorgulama sürecinin sonucu olduğunu göstermektedir.

13) İslam’dan çıkışların ortalama son on yıllık sürece yayılıyor olması, internetin ve siyasi olayların yaptığı tetiklemenin bu çıkışlarda ne kadar etkili olduğunu göstermektedir.

14) Kişilerin büyük bir bölümü İslam’dan çıktığını gizlemektedir. Bunun en önemli nedenleri Türkiye’de düşünce özgürlüğünün yeterli olmaması; siyasi iktidarda yer alanların İslamcı kimliğinin oluşturduğu baskı; ilişkilerde bürokraside, kamuda, iş ortamlarında inanca dayalı kimliğin belirleyici olması; aile, çevre ve mahalle baskısının etkileri; can güvenliğine dair duyulan endişelerdir.

15) Çoğunluğun İslam’dan çıktığını açıklamaması ve gizlemeye devam etmesi görünenden çok daha fazla kişinin din ve inançlarıyla bağını kopardığını göstermektedir. Dipten gelen dalga ve aysbergin görünmeyen kısmı görünenden çok daha büyüktür ve bu dalga büyüyerek gelmektedir. Tetikleyici bir nedene bağlı olarak dipten gelen bu dalganın yüzeye çıkması önüne geçilmez çok daha büyük dalgalara neden olacaktır.

16) Bu çalışmanın belki de en çarpıcı kısımlarından birisi, sorulara cevap verenlerin neredeyse tamamına yakınının İslam’dan çıktıkları için hiçbir pişmanlık duymadıklarını ve bu kararlarından dolayı son derece memnun, mutlu ve huzurlu olduklarını ifade etmeleridir. Bilakis pişmanlık, inanarak geçirilen geçmişe dönüktür.