Saadet Ergene- Bayramoğlu, Cumhuriyet’in eğitim için “kıvılcım olarak yurtdışına gönderilip, volkan olarak dönmesi beklenen” şanslı gençlerindendir. Münih Üniversitesi’nde zooloji-botanik eğitimi aldıktan sonra, Türkiye zooloji biliminin kurucusu, efsanevi Alman Hoca, Prof. Curt Kosswig’in yanında asistan olur. Kosswig’in yönlendirmesiyle, sonradan yerli ve yabancı basında,“Türkiye ornitoloji biliminin miladı” olarak değerlendirilecek “Türkiye Kuşları” kitabını kaleme alacaktır. Dönemin aydınlarından Adalet Cimcoz’un ona “kuşların ecesi” demesi bundandır. Saadet Hanım, şarkılara olduğu kadar, şiirlere de can veren güzel sesiyle, döneminin bestekâr ve şairlerinin de aranan dostudur.
Sunuş: Bu yazı, Saadet Ergene-Bayramoğlu’na, doğumunun (27 Mart 1914) 96. yıldönümünde yaşgünü armağanı olarak hazırlanmıştır. Mart 2010, Saadet Hanım’ın doğumunun 96. doğum yıldönümü olurken, ilginç bir tarihsel örtüşmeyle, yazıda sıklıkla adı geçen değerli zoolog Curt Kosswig’in ölümünün de 18. yılına (29 Mart 1982) denk gelmektedir. Her ikisini de saygıyla anıyoruz.
Bu yazıda, Türkiye’de ornitoloji (kuşbilimi) alanında kapsamlı bilimsel çalışmaları başlatan, ilk ornitoloji kitabı olan Türkiye Kuşları kitabının yazarı, meslektaşlarının ifadesiyle “Türkiye kuşlarının ecesi” ve “ornitolojinin duayeni” Saadet Ergene-Bayramoğlu’nun yaşamöyküsü, zoolog ve musikişinas yönleriyle anlatılmaktadır.
Kıvılcım olarak gönderilen volkan olup dönen Türk Promethe’leri
Saadet Ferhat da, Cumhuriyet’in eğitim için yurtdışına gönderdiği öğrencilerdendi. Cumhuriyet eğitimine geçiş döneminde Atatürk’ün etkisini inceleyen pek çok yayın vardır. Ortak noktaları “Cumhuriyet eğitimine hazırlık” ve “Cumhuriyet eğitimine doğrudan geçiş” bölümlerini içermeleridir. “Cumhuriyet Eğitimine Geçişte Atatürk’ün Etkisi” başlığını taşıyan bir makalede 1923 ve 1924 yıllarında çıkarılan kanunlar, değiştirilen yönetmelikler, programlar, dersler ve kitaplar üzerindeki çalışmalara dikkat çekilmektedir. 29 Ekim 1924’de açılan Maarif Vekâleti Avrupa sınavı ile ülkenin ihtiyacı olan uzmanları yetiştirmek amacıyla, yurtdışına burslu öğrenci gönderme projesi hayata geçirilmiştir. Bu büyük program ile Türkiye Cumhuriyeti için ekonomist, siyasetbilimci, hukukçu, felsefebilimci, sanatçı ve temel bilimlerde uzman yetiştirilmesi hedeflenmekteydi. Program çerçevesinde yurtdışına burslu öğrenci olarak gönderilenler arasında Ekrem Akurgal (arkeolog), Cahit Arf (matematikçi), Ali Rıza Berkem (kimyacı), Nüzhet Gökdoğan (astronom), Remziye Hisar (kimyacı), İhsan Ketin (jeolog) gibi temel bilimciler bulunmaktaydı.
Daha lise yıllarındayken gazetelerde haberleri çıkmıştır
Saadet Ferhat, 27 Mart 1914 tarihinde, İstanbul’un Cerrahpaşa semtinde doğmuştur. Babası Atatürk’ün sınıf arkadaşlarından General Ahmet Ferhat Akat’tır. Annesi Hayriye Naciye Akat’ı küçük yaşta kaybetmiştir. İlkokulu Erenköy Kız Lisesi’nde, Ortaokulu İstanbul Kız Orta Mektebi’nde bitirdikten sonra, 1933’de İzmir Kız Lisesi’nden mezun olmuştur. 16 Aralık 1932 tarihli Hizmet Gazetesi’nde aşağıdaki haber yer alır:
“İzmir Hükümet Konağı merdivenleri, 15 Aralık 1932,
“Dün, tasarruf haftasının en canlı günü yaşandı
“İktisat ve tasarruf haftası münasebetiyle dün öğleden sonra kız lisesinde program mucibince Dr. Abdi Muhtar Bey tarafından bir konferans verilmiştir. Muallim ve talebe hanımlardan birkaçı da iktisat ve tasarrufa ait nutuklar söylemiştir. Bu temiz irfan ocağının konferans salonunda saat 14.de toplanılmış ve ilk defa hanım talebeden Saadet Ferhat Hanım tarafından bir nutuk söylenmiştir. Saadet Hanım, ‘Cumhuriyetimizin terakki ve tekamülü yollarında yüksekliklerin en yükseğini arayan şuurlu arzularımız, iktisadi kudretimizin milli servetimizin daha pek çok arttırılmasını istiyor’ diye başladığı nutkunda hepimizin ‘bu gaye için’ çalıştığımızı, ‘milli servetimizi çoğaltmak için kazanmak ve para biriktirmek istediğimizi, toprağımızda bize hayat ve servet verecek membalar inkişaf ettirmek ve fabrikalar yapmak’ lazım geldiğini söylemiştir. Talebe Hanım nutkunun bir yerinde, ‘Aziz ve hür anavatanımızda yetişen kıymetli kardeşlerimizin kıymetli elleri ile yapılan, üstünde milli damgamızı taşıyan yerli mamulat bizim için değerli bir iftihar madalyası olmalıdır’ demiştir.
Saadet Ferhat, 1933 yılında Maarif Vekâleti tarafından “Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun” uyarınca Avrupa Müsabaka Sınavını katılmış ve bu sınavı kazanarak hükümet hesabına yükseköğrenim yapmak üzere Almanya’da Münih Üniversitesi’ne gönderilmiştir. Yeni Asır Gazetesinin 26 Kasım 1933 tarihli sayısında haber şöyle yer almıştır:
“Avrupa İmtihanı: Gençlerimizden On’u Avrupa İmtihanlarında Muvaffak Oldu.
“Muhtelif ilimler tahsil etmek üzere Maarif vekaleti tarafından Avrupa’nın muhtelif şehirlerine her sene liselerden gönderilen talebeler için bu sene de Türkiye’nin hemen bütün liselerinde imtihanlar Eylül ayında yapılmıştır. İki aydan beri Ankara’da bir heyet tarafından imtihan kağıtlarının tetkiki nihayet neticelenmiş ve kazananların listesi neşredilmiştir. Bu sene Avrupa imtihanlarında muvaffakiyet gösteren şehrimiz erkek lisesi mezunları bu sene de her senekinden daha büyük bir muvaffakiyet göstermiştir. (İzmir Erkek Lisesinden 7; İzmir Kız Lisesinden 3 talebe). İzmir’in yetiştirdiği muvaffak çocuklar: Muzaffer Mustafa hanım, Nevhiz bey, Meziyet Rıza hanım, Haydar, Muzaffer, Rasim ve Gani beyler, Saadet Ferhat hanım ve Atıf bey.
Münih’te zooloji-botanik eğitimi
Saadet Ferhat’ın, Münih’te öğrenci olarak oturduğu evin adresi, tarihin garip bir cilvesiyle, “Adolf Hitler Strasse.no.4”dür. Ferhat, evinde Alman arkadaşları ile İzmir ve İstanbul günlerini anımsatan eğlenceler düzenlemiş ve kendilerine ud çalarak şarkılar söylemiştir.
Münih Üniversitesi’nde Zooloji-Botanik dalında eğitimine başlar. İleriki yıllarda, Konrad Lorenz ve Nikolaas Tinbergen ile beraber 1973 Nobel Tıp ve Fizyoloji Ödülü’nü kazanacak olan etolog (hayvan davranışlarını inceleyen zoolog) Prof. Dr. Karl Von Frisch’in yönetimindeki “Amfibium’larda İşitme Yeteneği Hakkında” adlı doktora tezini 1938’de pekiyi derece ile bitirmiştir. Dünyanın en önemli kuş gözlem istasyonlarından olan Heligoland ve Baltık Denizi’ndeki Rossetten’de incelemelerde bulunmuştur.
Saadet Ferhat doktorasını bitirdikten sonra İstanbul’a döner. 1939 yılında Zooloji Enstitüsü’nde asistan olarak Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig’in ekibinde yer alır. FKB ve genel zooloji derslerinin tercümeleri ile 1941-1945 yılları arasında birkaç kez basılan Genel Zooloji kitabının yazımında görev üstlenir.
Türkiye’de ornitolojinin miladı: “Türkiye Kuşları” kitabı
1940 yılında Curt Kosswig tarafından kendisinden Türkiye kuşlarıyla ilgili çalışmalara başlaması ve bir kitap yazması istenir. Kitabın daktilo edilmesi Fatih Kız Taşı’nda gerçekleştirilir: Özel sektörde üst düzey yöneticilik yapan ve 1933 Üniversite Reformu’nda ülkemize gelen Alman öğretim üyelerinin yaşamöykülerini de araştıran Mesut Ilgım’ın bu konuyla ilgili bir anısı vardır:
“Saadet Hanımı tanıdığımda 6-7 yaşlarındaydım. İlk eşi Dr. Hamdi Ergene, babam Bedi Ilgım’ın İstanbul Erkek Lisesi’nden sınıf arkadaşıydı. Hamdi Bey’in kız kardeşi kimyager Nuriye Ergene ise annesi, babası ile Fatih’te iki ev ötemizde otururlardı. Saadet Hanım ve eşi Hamdi Bey ise, yine Fatih’te Kız Taşı yakınlarında bir apartmanın ikinci (ya da üçüncü) katında yaşıyorlardı. Hamdi Bey o senelerin Fatih’inde çok sevilen ve tanınan bir ‘aile doktoru’ idi. Muayenehanesi de oturdukları dairenin ön tarafındaydı. Kısacası, 1940’lı-50’li senelerde Ergene’lerle ailece görüşürdük. Babam, Bedi Ilgım, o zamaki adı Teknik Okul olan Yıldız Teknik Üniversitesi’nde fizik öğretmeniydi. Ve o tarihlerde belki de evinde yazı makinesi olan nadir akademisyenlerdi. Saadet Hanım da hemen her gün akşamüstleri bizim eve uğrar, babamın Erika markalı yazı makinesinde tezini daktilo ederdi. Şimdilerde benim kitaplığımda bulunan Saadet Hanım’ın ‘Türkiye Kuşları’ adlı kitabı o makinede yazılmıştır.”
Türkiye Kuşları, beş yıl süren uzun çalışmalardan sonra 1945’de basılır. Saadet Ergene, Türk ornitoloji tarihine geçmiş bu kitabın önsözüne şunları yazar (özgün ifadesi ile):
“Bu eserde Türkiye kuşlarına ait bilgilerin bir bütün halinde derlenmesine çalışılmıştır. Bu konuya dair Türkçe bir eserin bulunmadığını işaret eden sayın Profesörüm C. Kosswig, bu eksiğin giderilmesi için bende gittikçe artan büyük bir istek ve merak uyandırmıştır. Bu istekle başlanan ve henüz hiç işlenmemiş bir alanı aydınlatmak, tabiatı sevenlere ve talebelerimize faydalı olmak amacını güden çalışmalar sonunda da bu eser meydana gelmiştir.
“‘Türkiye Kuşları’ adını verdiğim bu kitapta hem Türkiye’de kuluçkaya yatan, hem de göç esnasında Türkiye’ye uğrayan kuşlardan bahsedilmiştir. Memleketimizde görülebilen herhangi bir kuş türünü başka bir bilgiye ihtiyaç kalmadan tayin edebilmek için, kitaba resimli tayin anahtarları da konulmuştur.
“Eser sadece literatür araştırmalarıyla meydana getirilmemiş, yerel müşahede ve incelemelerin yapılmasına da -elden geldiği kadar- önem verilmiştir. Bu maksatla İstanbul’daki Robert Kolej, Saint Joseph, Saint Benoit ve Saint Michael okullarının oldukça zengin kuş müzeleriyle, Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü’nde bulunan kuş koleksiyonları ve Ankara Hayvanat Bahçesi’ndeki kuşlar tetkik edilmiştir. 1942’de Hatay bölgesine ve Adana’ya, 1944’te Uludağ’a yapılan araştırma gezilerinde de oralardaki kuşlar, yakından incelenmiştir. Memleketimizde muhtelif kuş cins ve türleri aynı isim altında anılmakta ve bazı kuş adlarının da Türkçe karşılığı bulunmamaktadır. Bu eksiği gidermek için kuşçu ve avcılarla görüştüm ve Türkçe tabiye (biyoloji) kitaplarını da araştırarak bulabildiğim Türkçe kuş adlarının Latinceleri yanına yazdım. Türkçe adını bulamadığım bazı kuşları yabancı dillerdeki isimlerini Türkçeleştirerek adlandırdım.
“‘Türkiye Kuşları’ şüphesiz bu konuda mükemmel bir eser olmak iddiasında değildir. Yurdumuzun ornitolojik bakımdan bir geçit yeri olması sebebiyle bu bölge ile ilgili bütün kuş türlerinin derlenmesi ve incelenmesi uzun yıllar ve büyük emekler isteyen bir çalışma konusudur. ‘Türkiye Kuşları’ bu büyük ve henüz işlenmemiş alanda ilk adım olabilirse benim için en büyük bahtiyarlıktır.
“Yurdumuzda yaşayan kuşların tabii güzelliği tam manasıyla ancak renkli resimlerle görülebilir. Bütün kuş türlerinin renkli olarak yaptırılması bugünkü şartlar altında mümkün olmadığından yalnız birkaçının renkli resmi kitaba konulabilmiştir.
“Kuş koleksiyonlarından faydalanmam için bana her türlü kolaylığı gösteren Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü ve İstanbul Robert College, Saint Joseph, Saint Micheal ve Saint Benoit okullarının profesör ve öğretmenlerine, kitaba konan resimleri büyük bir titizlikle hazırlayan ressam Cemil Aldısan’a burada da ayrıca teşekkür ederim.”
Curt Kosswig kitabı, “Bugüne kadar Türkiye kuşları konusunda Türkçe yazılmış bir eser yoktu. Bundan dolayı Bayan Dr. Saadet Ergene’nin böyle bir eser meydana getirmek için sarf ettiği emeğini takdirle karşılarım. Müellif büyük bir gayret sarf ederek ve zengin bir literatürden faydalanarak Türkiye’deki kuş türlerini, bunların önemli vasıfları ve biyolojik özelliklerini bir araya toplamıştır. Ressam Cemil Aldısan’ın sanatkâr elinden çıkmış olan kitabın resimleri, kuş vasıflarını tamamlayıcı mahiyettedir. Resimli tayin anahtarları her heveskâra yurdunun kuşlarını tanımak imkânlarını vermektedir. Türkiye’de henüz yeni olan Zooloji araştırmalarının bu eserle zenginleştirilmiş olacağını ümit ettiğim gibi, Türk tabiat severlere ve avcıların ellerine Dr. Saadet Ergene’nin kitabiyle faydalı bir kılavuzun verilmiş olduğuna kaniim (eminim.) Dr. Saadet Ergene’nin bu kitabı yazmakla yurtta biyolojik bilgilerin gelişmesine yardım bakımından büyük bir hizmet etmiş olduğuna şüphe yoktur. Eserin geniş bir ilgi kazanmasına temenni ediyorum” ifadeleriyle değerlendirmiştir.
“Türkiye Kuşları”nın yerli ve yabancı basında yankıları
İngiliz Kuş Bilimcileri Birliği’nin en tanınmış saygın dergilerinden Ibis’de N. J. P . Wadley “Orta Anadolu’nun Kuşları Üzerine Notlar” adlı makalesinin son paragrafını, Saadet Bayramoğlu’nun kitabına ayırmıştır: “Türkiye’de kuşların yaşamlarına duyulan ilgi geçmişte genellikle gastronomik ve avcılık sporu ile ilintilidir. Burada en fazla ‘kınalı keklik’ avından söz edilir. Bayan (İngilizce metinde bu ifade Türkçe olarak kullanılmıştır, O. K) Saadet Ergene’nin 1945 yılında yazdığı mükemmel ‘Türkiye Kuşları’ adlı kitap ile şüphe yoktur ki Türkiye’deki kuş yaşamı ile ilgili yeni bir çağ açılmıştır.” (Yazar, metin içersinde İngilizce “time” yerine, milat anlamında “era” kelimesini kullanmıştır. O.K.)
Türkiye Kuşları kitabı öylesine ilgiyle karşılanır ki, zamanın tirajı yüksek gazetelerinde ve önemli köşe yazarlarınca da tanıtılır. Bu yazarlar arasında devrin en tanınmış kalemlerinden Adnan Adıvar ve edebiyat eleştirmeni, radyo-kitap programları yapımcısı Şevket Rado da vardır.
“Tatlı ve Acı Şeyler”, A. Adnan Adıvar, Vatan, 4 Şubat 1946:
Fen Fakültesi zooloji asistanı Doktor Saadet Ergene’nin bu eserine Profesör Kosswig’in kuş sevgisini pek güzel ifade eden âdeta nesir gibi yazdığı mukaddimede (sunu) kuşun yeryüzüne can veren rolü bakınız ne güzel belirtiliyor: “Stepler, ormanlar, göller, ırmaklar ve hatta açık denizleri bile halkın anlayışında canlandıran kuşlardır.” Evet, vakıa açık denizde gökler ve sular arasında uzun zaman seyahat edenlerin, artık bindiği gemiden başka bütün tabiatın öldüğüne inanmak üzere iken, direklerin arasında uçan bir kuşu görünce, gökler ve kumlar arasında günlerce dolaşanların, artık kendi kervanından başka bütün tabiatın nefesi kesildiğine inanmak üzere iken öten bir kuş işitince dünyanın hâlâ canlı olduğunu ne kadar büyük bir sevinçle ta içlerinde nasıl duyduklarını böyle bir tecrübeyi geçirenler pekâlâ bilir. Şimdi artık tabiatın meraklıları günün birinde ağaçlarımıza konan, saçaklarımıza yuva yapan bir kuşun nevini, familyasını, teşrihini, adetlerini, ne zaman öttüğünü, hangi diyarlardan hangi diyarlara göçtüğünü, hepsini bu eserden öğreneceklerdir. Müellif Dr. Saadet eserin önsözünde Anadolu’nun bazı mıntıkalarına yaptığı seyahatlerde kuşları tetkik etmiş olduğu gibi İstanbul’daki Robert College, Saint Joseph, Saint Benoit, Saint Michael ecnebi liselerinde, Ankara’daki Yüksek Ziraat Enstitüsü’ndeki yerli kuşlar koleksiyonundan istifade ettiğini de açıkça söylüyor. Bu güzel itirafın acı tarafı, memleketimize gelip mektep açan ecnebilerin memleketimizin kuşlarını toplayarak koleksiyon yaptıkları halde en son zamana kadar bizim müesseselerimizde böyle bir teşebbüsün düşünülmemiş olmasıdır.”
“Sözün Gelişi: ‘Türkiye Kuşları’ dolayısı ile”, Şevket Rado, Akşam, 10 Şubat 1946:
“Geçen hafta muhterem doktor Adnan Adıvar’ın Vatan gazetesinde okuduğumuz bir makalesinden öğreniyoruz ki “Türkiye Kuşları” takdire değer bir ilmi çalışmanın mahsulüdür. Bu monografiyi hazırlayan jeoloji (biyoloji olmalı, O.K) asistanı Dr. Saadet Ergene, Anadolu’nun bazı bölgelerine yaptığı seyahatlerde kuşlarımızı incelemiş ayrıca İstanbul’da Robert College, Saint Joseph, Saint Benoit, Saint Michael ecnebi liselerindeki ve Ankara’da Yüksek Ziraat Enstitüsündeki yerli kuşlar koleksiyonundan faydalanmıştır. Edebiyat heveslileri ile dolu olan basım piyasasında bir ilim eserinin görünmesinden memnun olan muhterem doktoru bu bahiste üzen tek nokta, memleketimize gelip mektep açan ecnebiler memleketimizin kuşlarını toplayarak koleksiyon yaptıkları halde en son zamanlara kadar bizim müesseselerimizde böyle bir teşebbüsün düşünülmemiş olmasıdır.
Öyle sanıyorum ki bir lisede kuş koleksiyonu vücuda getirmek, müessesenin veya Bakanlığın gayretinden ziyade hayvan bilgisi öğretmeninin mesleğine bağlılığına, aşkına, heves ve cerbezesine bağlı bir iştir. Bizde az olan şey, bir lisede kuş koleksiyonu vücuda getirmek için gereken ödenek veya emir değil, bir koleksiyon yapmayı kendine iş edinen, meraklı, okuttuğu dersin mensubu olduğu bilim şubesinin vurgunu öğretmendir. İyi manasından böyle bir ‘âşık’ nerede varsa orada da aşkın eseri kendiliğinden vücut bulur. Nitekim Saint Joseph Lisesi’ndeki o güzel kuş koleksiyonu, ömrünü tabiat bilgisine vermiş, değerli ve meraklı bir öğretmene mektep idaresinin yaptığı yardımlarla, fakat asıl öğretmenin sönmek nedir bilmeyen çalışması, öğrencilerin bu çalışmaya şevkle katılmaları sayesinde meydana gelmiştir.”
Türkiye’de ornitolojinin uzmanları arasında ilk sırada yer alan Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu Türkiye Kuşları kitabı hakkındaki düşüncelerini şu cümlelerle ifade etmektedir.
“Biyoloji ve doğa bilimlerinin Türkiye’deki gelişiminde bazı önemli isimler vardır. Bunlar biyolojinin değişik dallarındaki kilometre taşlarıdır ve katkıları sonraki kuşaklara büyük olmuştur. Bu değerli hocalarımız, sonraki kuşakları yönlendirerek motive etmişlerdir. Prof. Saadet Ergene-Bayramoğlu da Türkiye’deki ornitoloji biliminin ilk araştırıcılarının en önemlisidir. Ornitoloji biliminin miladı onunla başlıyor da denebilir. Saadet Bayramoğlu’nun Türkiye Kuşları eseri Anadolu’nun kuşlarıyla ilgili yazılan ilk kapsamlı ve bilimsel anlamda dikkat çeken eserdir. Adı geçen eserde şimdilerde hemen hiçbir üniversitede bulunmayan Teknik Ressam kadrosundaki Ressam Cemil Aldısan’ın yaptığı renkli ve siyah beyaz kuş resimleri, işlenen kuş türlerini çok iyi betimlemektedir.
“Dr. Bayramoğlu çalışmasında, kuş türlerinin bilimsel adları yanında yerel ve yaygın kuş adlarının Türkçe’lerini de vererek çok önemli bir bilimsel boşluğun doldurulmasına katkı yapmıştır. Eserinde incelediği kuş türlerinin yayılış, morfolojik ve ekolojik özelliklerini de ortaya koymaktadır.
“Türkiye ornitolojisine kazandırdığı bu başyapıt nedeniyle şükran borçlu olduğumuzu ve kendisinden aldığımız ornitoloji bayrağını Türkiye’nin her tarafına taşıma bahtiyarlığına ulaştırdığımızı, bilmesini dileriz. Duayenimiz olan hocamızın, bu konuda gözünün arkada kalmadığını belirtmek isterim.”
Çekirgeler üzerinde evrimsel biyoloji çalışması
Saadet Ergene, 1947-1948 yılları arasında ilk eşi Dr. Hamdi Ergene’nin tedavisi için gittikleri ABD’de New York ve Washington’da Ulusal Doğa Tarihi Müzeleri’nde ornitolojik çalışmalarını sürdürür. 1948’de yurda döndükten sonra, İstanbul Üniversitesi Zooloji Enstitüsü’nde bu kez doçent olarak görev yapmaya başlar. Hayvan coğrafyası, kuş sistematiği, sosyal böcekler, karşılaştırmalı hayvan fizyolojisi, insan fizyolojisinden seçilmiş bölümler derslerini o vermektedir.
Prof. Dr. Curt Kosswig’in önerisi üzerine bu kez de çekirgelerde homokromi (renk değişimi) ve bu durumun biyolojik önemi konusunda çalışmalara başlar. Böylelikle, Türkiye’de evrim biyolojisi konusunda araştırma yapan bilim insanları arasında ilklerden biri olmayı başaracaktır.
Saadet Ergene, çekirgeler üzerindeki çalışmasını popüler bir bilim dergisine verdiği röportajda, ortalama bir kişinin anlayabileceği yalınlıkta şöyle anlatmaktadır: “Bildiğiniz gibi tarlalarda gezerken yeşil çekirgelerin daha ziyade taze otların bulunduğu yerlerde, buna mukabil sarımsı renkte olanların da ekseriya sararmış otlar üzerinde yaşadığını gözlemlemişsinizdir. İşte bu durumun beni ilgilendiren yönü, bu ortama uyuşun hayvanın ferdi hayatı esnasında mümkün olup olmayacağıdır. Yani zeminin rengi dış sebeplerle (mesela mevsim sonu nedeni ile) değiştiği takdirde, hayvanın kendisi o ortama kendisini uydurabiliyor mu? Yoksa renkler doğuştan sabit midir? Başka bir deyimle renk kalıtımsal olarak mı belirlenmiştir? Bilirsiniz, bukalemun, her zemine uygun olarak kısa bir zamanda rengini değiştirmektedir. Benim deneylerimde çekirgeler de bulundukları zemine göre renk değiştirmişlerdir. Özel kafeslerde yetiştirilen önce sarı ve yeşil çekirgeler, deri değişiminin ardından kafese gerilmiş tülün rengini almışlardır. Çekirgelerde ortama renk ile uyma (homokromi) özellikle bu hayvanları mevcut düşmanlarından korumaktadır. Örneğin bir bukalemun ile yaptığım deneylerde, ortamla aynı renk alan çekirgeler bukalemundan kaçarken, ortamla farklı renk taşıyanları bukalemun avlamıştır.”
Saadet Ergene, 1956’da Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Kürsüsü’nde genel zooloji derslerini anlatmaya başlar. İlk eşinin ölümünden sonra, Demokrat Parti Ankara Milletvekili Dr. Muhlis Bayramoğlu ile evlenmiştir. 1963-1964 yılları arasında Münih Üniversitesi, Zooloji Enstitüsü’nde ve davet üzerine Frankfurt, Viyana ve Graz Üniversiteleri’nin zooloji enstitülerinde çalışmalarıyla ilgili konferanslar verir.
Yurtdışındaki yayınlarda en fazla alıntı yapılan makaleler, onunkilerdir
14 Mayıs 1965’de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Profesörler Kurulu tarafından Saadet Bayramoğlu’na “profesörlük’ unvanı verilir. Profesörler Kurulu’na katılan ve değerlendirmede bulunan üyeler, Dekan Prof. Dr Lütfi Biran, Prof. Dr. Fahir Yeniçay, Prof. Dr. Muvaffak Seyhan, Ord. Prof. Dr. Frederick Hurn Constable, Prof. Dr. Lütfi Biran, Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, Prof. Dr. Saffet Rıza Alpar, Prof. Dr. Ali Rıza Berkem, Prof. Dr. Sadrettin Tunakan, Prof. Dr. Muzaffer Demir, Prof. Dr. Melekper Öktay, Prof. Dr. Mürüvvet Hasman, Prof. Dr. Atıf Şengün, Doç. Dr. Suat Nigar ve Doç. Dr. Fikret Kortel’dir.
Bu toplantıya katılan akademisyenler, şu tür bilimsel değerlendirmeler yapmışlardır:
Prof. Dr. Atıf Şengün: “Saadet Hanım da takdir etmek mecburiyetinde kaldığımız birkaç husus var: Bir fikri takip, devamlı olarak aynı fikri takip ediyor. İkincisi, yaptığı araştırmayı bir kenara koymamış, yapmış ve neşretmiştir. Bunu takdirle anmamız lazım. Üçüncüsü, ismini dışarıda yeter derecede duyurmak için kendisini yeter derecede harcamıştır. Şimdiye kadar yazılan yabancı eserlerde Saadet Hanım’ın neşriyatı hakkında yanlış olduğu yazılmamış, her zaman eserlerinden doğru olarak bahsedilmiş, ağır başlı son derece ciddi kitapların içinde yazılmıştır. Bunları yazanlar da otorite sahibi olan kimselerdir.”
Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan: “Bu kadar çok sitasyondan ben Saadet Hanım’ın enternasyonal değerde olduğuna kanaat getirdim. Bu kadar travayla (araştırma) 4936 sayılı kanun yürürlükte olsa idi Saadet Hanım’ın Ordinaryüs olması lazımdı.”
Prof. Dr. Mürüvvet Hasman: “Son yapılan travayları da aynı şekilde site edildiğinden, şimdiye kadar gelen biyologların içinde en fazla site edilmiş olduğundan şayanı tebriktir.”
Saadet Bayramoğlu’nun 1938 – 1969 yılları arasında yapılmış 32 adet bilimsel yayını bulunmaktadır. Bu yayınlardan 29’una, yurtdışında çoğu etki faktörü yüksek dergilerdeki yayınlarda ve kitap bölümlerinde olmak üzere, 158 atıf yapılmıştır. Bu 1940 – 1970 yılları arasında zooloji alanında, aynı kuşak bilim insanları arasındaki yüksek bir başarıyı gösterir.
“Paylaşılan sevinçler iki katına çıkar; paylaşılan acılar yarıya iner”
Türk sanat müziğinin değerli bestekârlarından Dr. İrfan Doğrusöz, Fen Fakültesi’nde okurken Saadet Hanım’ın öğrencisi de olmuştur. Saadet Bayramoğlu’nun musikişinas yönünü yakından bilen, onun güzel sesine yaylı tamburu ile eşlik eden birisi olarak, ölümünden sonra hocasıyla ilgili anılarını şöyle aktarmaktadır: “Bayramoğlu’ların Taksim Talimhane’deki evlerinde (semtin en eski ve estetik açıdan en güzel binalarından, Şehit Muhtar Caddesi 33 numarada yer alan Taş Apartmanı 1930’lu yıllarda yapılmıştır) ve dost muhitlerinde zaman zaman musiki toplantıları oluyordu. Saadet Hanım’ın bazı dost muhitlerinde beraber oldukları Sadettin Arel, Şerif İçli ve sonra da Selahattin Pınar ile ilgili anıları ve onlarla geçtiği eserleri vardı. Bir defasında büyük bestekâr Sadettin Arel, söylediği şarkı sonrası Dr. Saadet Ergene’ye ‘Bu makamı bana sevdirdiniz’ demişti. Müzik, edebiyat merakı olan bu tabiat bilimleri profesörünün, büyük yazarlarımızdan Haldun Taner, Azra Erhat ve ona ‘kuşların ecesi’ diyen Adalet Cimcoz ile birlikte oldukları gezilerine ait anılarına, çeviri kitaplarına ve eserlerine hayranlığı çok idi. Ünlü şairlerimizden Faruk Nafiz Çamlıbel, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon ile birlikte oldukları toplantılarda, onların pek çok şiirini kendisine ezberden okuttuklarını, çok tatlı anılar olarak anlatırdı bizlere. Saadet Hanım, konuşması, hali tavrı ile saygı telkin ederdi herkese. Kimseyi kırmak istemeyen kalbiyle, zarif, giyimi ve kuşamıyla karşısındakilere, hakiki bir İstanbul Hanımefendisi olduğunu belli ederdi. Bir Alman atasözünü de dilinden düşürmezdi: ‘Paylaşılan sevinçler iki katına çıkar; paylaşılan acılar yarıya iner.’”
Bir Cumhuriyet kızı olarak gönüllerde yaşayacaktır
Saadet Bayramoğlu 15 Ekim 1982’de emekliye ayrılır. 1997 yazında her zaman olduğu gibi Büyükada’daki Anadolu Kulübü’ne yaz dinlencesi için gider. Kendisine, uzun yıllardır yanında olan, aynı zamanda Curt Kosswig’in son doktorantı, vefakar öğrencisi Dr. Nebia Kutaygil eşlik etmektedir.
30 Haziran sabahı, kahvaltıda Saadet Hanım düşer. İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi servisinde kalça kırığı ameliyatı geçirir. Bir süre sonra yoğun bakıma alınır, ancak 9 Temmuz 1997’de yaşama veda eder. 14 Temmuz 1997’de, İstanbul Üniversitesi merkez binasında yapılan törenin ardından Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verilirken, Baltalimanı önlerinde uçan yelkovan kuşlarından birisinin kanatları, boğazın mavi – turkuaz sularına değmektedir.
Zoolog Prof. Dr. Saadet Ergene – Bayramoğlu, 1932 yılının 15 Aralık günü, İzmir Hükümet Konağı’nın beyaz mermer merdivenlerinde heyecanla konuşan, genç ve idealist bir Cumhuriyet kızı Saadet Ferhat olarak gönüllerimizde yaşayacaktır.
KAYNAK
1) Küçüker, O. ve Kutaygil, N., 2009: “Prof. Dr. Saadet Bayramoğlu-Ergene (1914-1997), Türkiye Kuşlarının Ecesi”, Türkiye’de Bilim ve Kadın Kongresi (Yay. Haz. Dr. G. Naymansoy), s.99-150; Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Eskişehir” adlı kitapta yayımlanan bildiriden özetlenmiştir.