En İyi Matematik Yazıları, bir senenin matematikle bir şekilde ilintili yazılarının bir seçkisi. Princeton Üniversitesi yayınlarından çıkan bu yıllık antoloji (The Best Writting on Mathematics) 2010 yılından itibaren her sene Mircea Patici tarafından derlenmiş. Türkçeye çevrilen kitap ise 2012 yılına ait. Kitap müzikten dansa sanat, eğitim, tarih ve felsefe konularından farklı yazılardan oluşuyor. Kitabı okurken sürekli aklımda olan soru şuydu; peki bu yazıların hedef kitlesini kimler oluşturuyor? Matematikçiler, lisans öğrencileri ya da popüler bilim/matematik okuyucuları?..
Kitap alışılmış popüler bilim yazıları diline göre daha derin, konuyla ilgili en azından bir aşinalığı gerektiren metinler de içeriyor. Üstelik bu aşinalık her zaman matematikle ya da sadece matematikle ilgili de olmayabilir. Her bir yazının farklı dergilerde yayımlandığını veya konferanslarda sunulduğunu varsayarsak, bu metinlerin tek başına matematikçi okuru hedef aldığını düşünebiliriz ki bu yanlış bir kanı olmayacaktır. Yine de yorucu teknik bilgilerin ötesinde amatör okuyucunun da ilgisini çekebilecek bir şeyler var yazılarda. Kitabı her iki farklı okur grubu (matematikçi olan ve olmayan) açısından incelemenin bir gerekliliğini görmüyorum. Peki farklı konulardaki yazılardan oluşan bu kitabın tüm okurları bütünleştirici bir tarafı var mı? Kimi açılardan biraz zorlama da olsa cevabım, evet. Tüm okurlara hitap eden bir taraf var: Entelektüel eylemlerimizi nasıl yönlendiririz ya da nasıl daha iyi yönlendirebiliriz gibi kaygılarınız varsa, bir şeylere yeterince uzaktan (ya da yakından) bakabilen, dahası bu bakış için analitik yöntemler geliştiren yazarların fikir ve deneyimlerini okumak son derece verimli olacaktır.
Bazıları oldukça hatırı sayılır matematikçiler olan yazarlar, kendi alanları dışında entelektüel meselelere kafa yorarlarken matematik onların ayırt edici aleti haline gelmiş ya da tersten bir okumayla hayatta nerelere bakmışlarsa orada matematiksel bir şeyler görmüşler. Bu karşıtlığın vaat ettiği fikir, kitaptaki “Matematik Felsefeniz Öğretmenliğinizi Nasıl Etkiler?” başlığı ile verilen ve matematikçiye günlük işlerinin sıradanlığında sarf ettiği pek çok cümlenin altında yatan felsefelerin birbiriyle çelişebileceğini hatırlatmak olan yazıdan sonra biraz daha derinleşebilir. Ancak benim burada belirtmek istediğim nokta, sanat yapmak, fikir geliştirmek, çözüm bulmak, bakmak, görmek, farkına varmak, ayırt etmek, iyi yapmak için bir yöntem geliştirmemiz gereken her ne varsa hayatta, ihtiyaç duyduğumuz yöntem analitik ve akılcı olmalıdır, dolayısıyla matematikle ilişki içinde olmalıdır. Hatta günlük yaşantımızda küçük ya da büyük, önemli ya da önemsiz ayırt etmeden dikkatle bakmaya değer gördüğümüz yerler, akılcı bir yaklaşımla kendi hayatımızın ve hatta bazen başkalarının hayatının etkileyebilir. Kitaptan öğrendiğim kadarıyla De Morgan, verimli bir matematik hayatının yoğunluğu arasında etrafındaki arkadaşlarının (meslektaşlarının) duygusal ihtiyaçlarını da sezebilen (görebilen) onlara destek olan, böylece belki de matematik tarihinde kendi çalışmalarının açtıkları dışında başka noktalarda da kapılar açılmasına aracı olan birisidir.
Konuyu her zaman çok derinlerde aramak gerekmeyebilir bile. Matematik gibi pek çok kişinin önyargı ile yaklaştığı bir alanda öğreticilerin anlatma-öğretme problemini çözmek için izledikleri yollar bize pratik olan ya da olmayan tüm problemlerimizi çözmek için bir yaklaşım geliştirme fikri verebilir ya da yazarların izledikleri bu yollar bize sadece eğlencelikler sunabilir. İşte o eğlencelerden birisi: “Lise Kalkülüsünden Üniversite Analizine Bir Sürekli Yol” yazısından, formel tanımıyla öğrencilere kavraması oldukça zor gelen bir fonksiyonun sürekliliği kavramını, elini kaldırmadan fonksiyonun grafiğini çizmek gibi tanımı es geçen, son derece kaba ve hatta karşımızdakilerin ne anlayacağı konusunda bir belirsizlik oluşturan dolayısıyla yanlış anlatımlardan kurtaran bir örnek. Motoru durdurulmuş ve frenleri devre dışı olan aracın tahmini başlangıç hızı bilinirken duracağı noktayı tahmin etme deneyi; deneyin sonucu yolun düz ya da belli bir bölgede eğimli olmasına göre değişirken, arabanın konumunu veren fonksiyon, matematikçilerin “yeterince küçük farkların tam sonuca istenilen kadar yakın olacağını” söyledikleri ε-δ tanımıyla son derece uyumlu elle tutulur bir örnek olarak sırasıyla sürekli ve süreksiz olmaktadır.
Yazılar içerisinde en keyiflisi olduğunu düşündüğüm ise görüntülenebilir kürenin stereografik izdüşümünün fotoğraflar yardımıyla anlatımıydı. Bir taraftan görsel olanın ne kadar çekici olduğunu hatırlayıp geometri gibi derslerde öğrenciyi kendi hayal güçleriyle baş başa bırakma eziyetinden kurtarmak gerektiğini düşündüm bir taraftan da günümüzde ne çok mesleğin matematik içerdiğini. Ne kadar pür olduğunu sıklıkla dile getirip övünsek de görsel olan her şeyin içinde sanki biraz matematik var.
Kitabın çevirisini de oldukça başarılı buldum, her biri farklı yazarlara ait dolayısıyla farklı tarzlarda yazılmış bu metinler okunması keyifli ve sade ama bir o kadar da akademik bir bakış açısıyla çevrilmiş. Sibel Özkan’ın ellerine sağlık.
En İyi Matematik Yazıları benim için orasına burasına en çok post-it koyduğum, üstüne en çok not aldığım kitaplardan birisi oldu. Bunun nedeni, farklı farklı konularda derinlikli yazılar içermesi ve daha önce gerekliliğini belirttiğim aşinalığa her zaman sahip olmamam. Sanırım bu kitabı bir kere daha okuyacağım. Bu sebeple olası okuyucu için uyarı/tavsiyem: Bu kitap uzun süre yatağınızın başucunda duracaktır ve her bir metin okunmasının ardından bir kaç günlük düşünme ve araştırma süresine ihtiyaç duyacaktır.