“İlk kıvılcımı çakan, neslimizin Hasan Tahsinlerinin, İstanbul Erkek Liseli arkadaşlarımızın ve onlara bu haklı davalarında destek olan herkesin yanındayız. Direnen neslin bir parçası olmanın onurunu her zaman taşıyacağız. Ülkenin çektiği acılara, baskıya, sansüre şahit olan ve sorgulamayı görev kabul eden gençler olarak, bu duruma duyarsız kalmak, hem cumhuriyetin bize kazandırdığı değerlere hem de vicdanımıza açık bir hıyanettir.”
İstanbul Erkek Lisesi’nin bu yılki mezunlarının, törenlerinde okulun müdürü Hikmet Konar’ın konuşması sırasında ona karşı sırtlarını dönmeleri ve hemen ardından getirdikleri “Ses ol, Işık ol, Yumruk ol!” çağrısı liselerde bir isyan başlatmış oldu. Aslında çağrı mezunların ‘kardeşlerim’ hitabıyla seslendiği kurum/camia içine yönelik bir çağrıydı. Fakat geçen süre içinde birlik halinde bir isyan türedi, yayıldı ve bu yazı yazıldığında halen bildiriler gelmeye devam ediyor. Ülkenin en köklü liseleri ayaklandı, “dindar ve kindar gençlik” olmayacağını ilan etti.
Proje okullar, İstanbul Erkek Lisesi ve Cağaloğlu Anadolu Lisesi
‘Proje okul’ olma süreci Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2014-2015 öğretim yılında Türkiye genelinde ‘alt yapısı hazır’ olarak belirlenen bazı okulların bu kapsama alınmasıyla başladı. Ocak 2015’te Türkiye genelinde 44 okulun seçilmesiyle oluşturulan proje kapsamında İstanbul’dan 11, Ankara’dan 5, İzmir’den ise 3 okul bulunuyor.
Proje okul uygulaması, ‘dershaneler yasası’ olarak bilinen 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile hayat buldu. Buna göre, söz konusu okullarda öğretmen ve yönetici atamaları doğrudan Milli Eğitim Bakanı’na bağlandı. Türkiye’nin en yüksek puanlı okullarına sınavsız öğretmen ve müdürler atanabilmesi sağlandı. Uygulama çerçevesinde, bu okullara üniversitelerin danışmanlık yapması ve eğitim personelinin teşkilat yönetmelikleri gözetilmeden Milli Eğitim Bakanlığı tarafından atanmasına karar verildi. Uygulamanın ilk yılından danışmanlık hakkı Ensar, İlim Yayma Cemiyeti gibi vakıflara bırakıldı.
Proje okulu uygulamasının halka deklare ediliş şekli ise tabii ki “başarı” vaatleriyle oluyor. Her biri ayrı ayrı camialara sahip bu köklü liselerde yapılan dönüşümler velilere ya da eski mezunlara “çağa ayak uydurma, kaliteli yabancı dil eğitimi, okulları özel kılma” olarak sunuluyor.
Başlangıçta 200’e yakın meslek ve ticaret lisesi için hazırlanan proje okulu uygulaması, daha sonra anî bir karar değişimi ile bu liselere yöneltiliyor. Ardından bu liselerde birtakım tasfiyeler ve atamalar gerçekleşiyor. Örneğin İstanbul Erkek Lisesi ve Kabataş Erkek Lisesi’nde durum çok benzer. İki okulun müdürleri de 2012 yılında yaş haddinden zorunlu olarak emekli ediliyor. Her iki okula da 2015 yılına dek bir müdür ataması yapılmıyor. Bu durum akıllara ‘Proje mi beklendi?’ sorusunu getiriyor. Ardından iki okula da müdürlük tecrübesi bulunmayan biri 10 diğeri 15 yıllık birer öğretmen müdür olarak atanıyor. Daha önce her müdür atamasında okulun camiasının görüşleri, kanaatleri önem arz ederken bu kez böyle bir hassasiyet gözetilmiyor. Bununla eş zamanlı olarak okulun geleneğiyle uyum içindeki, öğrenciler ile ilişkisi iyi olan öğretmenler toplu halde sürgüne uğratılıyor. Bu tasfiye ve atama sürecine MEB tarafından ‘rotasyon’ adı takılıyor. Sonuçta okulların aldığı bu yeni çehre, kültürel etkinliklerin, festivallerin engellenmesi ve bilimsel eğitimin önüne ket vurulması olarak kendini gösteriyor.
Uygulamanın sonucunu Cağaloğlu Anadolu Lisesi öğrencilerinin yayınlamış olduğu bildiride açıkça görüyoruz. Bildiriye göre, “zamanının en çağdaş okulu, eşsiz laboratuarlara sahip bir ilim yuvası iken yıllar içinde pozitif bilimlerin, çağın ötesinde eğitim kalitesinin yok edilişine şahit bırakılıyor.” 1 yıl önce göreve getirilen yeni müdür ilk olarak okulun 33 yıllık geleneği olan festivali yaptırmıyor, mezuniyet günü geldiğinde ise yine çok köklü bir etkinlik olan ‘konfeti günü’nü yasaklıyor, dahası bu önemli günde okulda da bulunmuyor. Tüm bunları yaparken müdürün, öğrencileri tutmuş olduğu bir defterde fişlediğini de öğreniyoruz bildiriden. Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nden öğrencilerin aktardıkları izlenimler şöyle:
“Okulumuzun proje okulu olmasından sonraki süreçte ilk olarak okul müdürü değişti. Yeni müdürün ilk işi ise kendi görüşüne uygun olmayan öğretmenler hakkında soruşturma başlatmak oldu. Onların başka okullara gitmeleri ya da emekli olmaları için baskı yapmaktan çekinmedi. Okulda bir öğrenci olarak nefes alırken bile her an fişleme korkusu yaşıyoruz. Maalesef dolaylı yoldan YGS LYS puanımızı etkileyen sözlü notlarımız derslerdeki performansımıza göre değil etek veya sakal boylarımıza göre veriliyor. Bize bu yollarla boyun eğdirilmek isteniyor. Öğrenciler olarak okul içinde verebileceğimiz mücadele olanağı kısıtlı olduğu için biz de bildiriler ile sesimizi duyurmak istedik. Çünkü artık derslerimizde bilim dışı hurafeler ile anlatılmaya başlandı. Tarih derslerinde laiklikten söz etmek suç oldu. Okul gezilerimiz kızlar ile erkekler aynı otobüslerde seyahat edip aynı otellerde kalıyorlar diye engelleniyor. Festivallerimiz, şenliklerimiz, kültür ve bilim haftalarımız engelleniyor. Bu etkinlikler, sosyal, kültürel ve eğitimimiz, gelişimimiz açısından bize katkı oluyordu, okulumuz proje okulu olduktan sonra bu imkânlarımız elimizden alındı.”
soL Haber Portalı yazarı Aydemir Güler’in bir İstanbul Erkek Lisesi öğrencisi ile yaptığı röportajda ise şu vurgular yer almış:
“Her sene yaptığımız bir Coğrafya gezimiz var. Coğrafya öğretmenlerimiz tarafından düzenleniyor. Genelde Güney’de veya Ege’de belirli coğrafi oluşumlara, antik şehirlere gezi yapılıyordu. İlk olarak bu iptal edildi. Daha sonra mesela okula Küçük İskender’in davet edilmesi, cinsel yönelimleri gerekçe gösterilerek reddedildi. Öğrencilerin ısrarlarıyla etkinlik gerçekleştirilebildi. Emrah Serbes’in davet edilmek istenmesi de aynı şekilde reddedildi, “sicili temiz olan birini davet edin” denilerek. Sonuç olarak Emrah Serbes söyleşisi yapılamadı. (…)
“Senenin sonuna geldiğimizde Kültür Haftası yapılabildi ama bazı eksiklerle… Müzik etkinlikleri ise “sesten dolayı tarihi yarım adaya zarar verirsiniz” gerekçesiyle okul içinde yapılamadı. İlçe Milli Eğitim’den izin çıkmadığı için okulun dışında, mezunların sağladığı imkanlarla yapılabildi. (…)
“Bunun dışında Anadolu Gençlik Derneği okula gelip stant açtı, broşürler dağıttı. İlim Yayma Cemiyeti okula geldi. Okulun kütüphanesini ve yatakhanesini gezip içeriğini bilmediğimiz bir rapor tuttu. Bu arada geçtiğimiz sene okulda Nurettin Topçu Günleri düzenlendi. (…) Fatih İlçe Milli Eğitim okuldaki konserleri yasaklarken aynı zamanda Bosna’yla bir öğrenci değişimi ve konser organizasyonu yapıldı.
İlk olarak okulun öğrencileri Bosna’ya gidip orada bir konser verdi, sonrasında Bosnalı öğrenciler buraya gelip burada bir konser verdiler. Burada yapılan konser Milli Türk Talebe Birliği binasında düzenlendi. Konser öncesinde özellikle kız öğrenciler uyarıldı, “kısa etek giymeyin, başımız yanmasın, Milli Eğitim’den de gelecekler var.” denilerek. Giyilecek pantolonların da kumaş ve bol olması gerektiği belirtildi.”[1]
Galatasaray Lisesi’nde ise durum farklı ama aynı
Özel yasası olduğu için Galatasaray Lisesi uygulamanın dışında. Lise’ye müdür her zaman için üniversite ile birlikte olmak üzere vakfın işaret etmesi ile atanıyor. Bununla ilgili Galatasaray Lisesi öğrencileri de geleneksel pilav günlerinde “Acil müdür aranıyor” başlıklı bir bildiri dağıttılar.
Stratejilerini müdürlerini rencide ederek saf dışı bırakmak üzerine kuran Galatasaray öğrencisi kardeşlerimiz şu ifadeleri kullandılar: “Akli dengesi yerinde, tercihen 120+ IQ seviyesinde, öğrencinin çamaşır makinesini, piyanosunu çalıp evine almayacak, hiçbir padişaha kölelik yapmamış, Tevfik Fikret’in makamına yakışan müdür aranıyor.”[2]
Bir Galatasaray Lisesi öğretmeni okuldaki durumu şöyle özetledi:
“Yeni müdür devamlı pürüz çıkarttı ve gizliden işler yürüttü. Okuldaki birçok hoca, Fransızlar dahil olmak üzere kaçtılar, şu anda görevlerini başka yerlerde sürdürmekteler ya da emekliler. Kabul edilemeyecek şeyler istedi ve yaptı çünkü. Yaptığı yıldırmaların yanında bazı fişlemeler de söz konusu. Örneğin Fransız hocalar Fransa’nın kendilerine uyguladıkları bir yasaya karşı çıkmak için Fransız Konsolosluğu’nda bir toplantı düzenlediler. Müdür bunların kim olduklarını tespit etmiş, sorgulamaya almış ve haklarında bir bir not tutmuş. Yakın çevresine ‘evet efendimcileri’ doldurdu.
“Bu müdür ayrıca festivalleri ve şenlikleri de engellemeye çalıştı, bir kez başardı, başaramadıklarında da bunları görmek istemediğinden okuldan uzaklaştı. Öğrenci kollarında da rahatsızlık yüksek. Mesela Tiyatro Kolu’nda yapılmak istenen oyunları teftişe tabi tutuyor, tamamını okuyor ve bunda aşk var, bunda intihar var diyerek geri çeviriyor, yaptırmıyor. Öyle ki çocuklar metinleri sansürlü biçimde ona vererek onay alabiliyorlar, oynayacakları zaman her şeyi yerli yerine koyuyorlar tabii. Okulda kocaman bir Tevfik Fikret Salonu vardır, burada bizim öğrencilik zamanımızda her gün kültürel-sanatsal etkinlik düzenlenirdi aralıksız, bu salonun şimdi kapısı kilitli duruyor. Öğrenciler etkinlik düzenlemek istediklerinde haftada 1-2 saat hoca gözetiminde düzenliyorlar, biz eskiden özgürce düzenlerdik.
“Önceki müdür Boğaziçi’nde profesördü, bütün Galatasaray müdürleri akademik unvana sahip olurlar. Bu kadının hiçbir akademik vasfı yok. Kabataş Lisesi’nde müdür yardımcısıydı. Galatasaray Lisesi’nde de sadece 1 sene okumuş. Müdür olabilmezi akıllara iktidar ile ilişkisi olduğunu getiriyor. Şimdi 11 Temmuz’da tatile çıkacak ve bir daha dönmeyecek, bu konuşuluyor. Öğrenciler bildirilerini bunu öngörerek yazdtılar ve müdürü de görevini yürütemez hale getirdiler.”
Galatasaray eğitim kurumlarının ülke içindeki yeri her zaman ayrı olmuştur. Galatasaray Lisesi’nin kuruluşundan beri böyledir. Tevfik Fikret’in 31 Mart vakasında kurumu korumak adına lisenin kapısına nasıl dikildiği herkes tarafından bilinir. Fakat son dönemde bu kurumu da ele geçirmeye çalıştılar. Bir başka Galatasaray eğitim kurumu olan üniversitenin bir önceki rektörünün sicili hiç de parlak değildir. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile arkadaşlığını saklamamış, Akit gazetesine “Merak buyurmayın, burası emin ellerde” diyerek mektup göndermiştir. [3] 7 Haziran’dan sonra kısa süreliğine AKP milletvekilliği de yapmıştır. Şunu da söylemeliyiz ki, Galatasaray Eğitim Vakfı’nın başkanı olan İnan Kıraç’tan habersiz herhangi bir şeyin gerçekleşmesi çok zordur. Kendi başına bir hiyerarşiye sahip olan kurumun başkanı Kıraç’ın ise iktidar ile ilişkileri defalarca gün yüzüne çıkmıştır.[4]
Yurt çapında benzer tepkiler
Özel liselerde de durum hemen hemen Galatasaray Lisesi ile benzer çünkü burada da patron-iktidar ilişkisinin ağır bastığını görüyoruz. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi, İtalyan Lisesi, Hisar Okulları, TEV Özel Yetenekliler Lisesi’nin ayrı ayrı bildirilerinde ortak noktalar dikkati çekmekte. “Çağdaş ve medeni bir eğitim modeli benimsediğini iddia eden okullarının mevcut siyasi konjonktürün her türlü dayatmasını beden politikası ve ifade özgürlüğü üzerinden yeniden kurduğunu” söylüyorlar.[5] Baskıların gerici, cinsiyetçi, bağnaz, kutuplaştırıcı rolünü ifşa edip bunlara boyun eğmeyeceklerini dile getiriyorlar.
Tepkileri de benzer: “İlk kıvılcımı çakan, neslimizin Hasan Tahsinlerinin, İstanbul Erkek Liseli arkadaşlarımızın ve onlara bu haklı davalarında destek olan herkesin yanındayız. Direnen neslin bir parçası olmanın onurunu her zaman taşıyacağız. Ülkenin çektiği acılara, baskıya, sansüre şahit olan ve sorgulamayı görev kabul eden gençler olarak, bu duruma duyarsız kalmak, hem cumhuriyetin bize kazandırdığı değerlere hem de vicdanımıza açık bir hıyanettir.”[6] “Artık herkesin taşımaktan çekindiği bu aydınlanma bayrağını biz elimize alıyoruz. Bu bayrağın etrafında toplanıp, bu gerici karanlığı yırtmaya yemin ediyoruz.”[7] “Yaşama biçimimizi değiştirmemekte direniyoruz. Zorunlu din derslerine, paralı eğitime karşıyız her ne kadar ikisinden geçmiş olsak da. Özel okuldan böyle bir lafın çıkması size gülünç gelebilir ancak imam hatibe dönüştürülmüş liselerde okumak istemiyorsak eğer, ki neredeyse her lise bunlara dönüşüyor, başka eğitim merkezimiz yok. Darwin’i ve onun gibi yenilikçileri görmezden gelmiyoruz, gelemiyoruz.”[8]
İstanbul dışından gelen örnekler ise isyanın yayıldığını gösteriyor. İzmir’den, Afyon’dan, Samsun’dan, Konya’dan, Ankara’dan okullar bir bir kendi üslupları ile ses verdiler. Kendi problemlerinin, şikayetlerinin diğer okullardakilerle ilişkisini kurarak bir ağ yaratıyorlar adeta. Ortak nokta ise AKP’nin gerici politikalarının vermiş olduğu rahatsızlık. Zira bu zihniyet TV’ye Radyo’ya, tiyatroya ve hatta kitaba, 100 temel esere sansür getiriyor.
Öğrencilerin tepkilerindeki edebi tema ise en dikkat çeken detaylar arasında. Adeta özlemin ne olduğunu gösteriyor. Büyük bir çoğunluğu Nazım Hikmet dizelerinden alıntılar ile yurdun dört bir yanından kendi ahenklerini kuruyorlar.
Bu gençliği teslim alamazlar
Bu kardeşlerimizin sınavlara girip yurdun dört bir köşesine dağılıp üniversitelere yerleştiğini düşününce esas filmin yeni başlayacağı daha da net anlaşılıyor. Çünkü onların başkaldırısının kökeninde özgürlük ateşi var, o yaşlardaki her gençte olması gerektiği gibi.
Onlar karşılarında despot bir figür buluyorlar, ilişkilerini bir bir tecrübe ettikten sonra onun iktidar organizmasının görünen yüzü olduğunu hissediyorlar. Bunu en derinden yaşayanlar liseliler, bu yüzden ilk reaksiyon da buralardan geliyor.
Liseli kardeşlerimizdeki bu ilerici tutum aslında aydınlık geleceğin ta kendisi. Çünkü gençlik de enerji de kabına sığmazlık da devrimcilik ve yenilikçilik ile akrabalık içinde. Kabul ederlerse onlara biz de Nazım dizeleri ile eşlik etmek istiyoruz ve yazımız boyunca kullandığımız gibi bizleri ‘kardeşliklerine’ dahil etmelerini bekliyoruz.
“İnanın:
güzel günler göreceğiz çocuklar
güneşli günler
göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süreceğiz…..”
Dipnotlar
[1] http://haber.sol.org.tr/toplum/istanbul-erkek-lisesindeki-protestonun-perde-arkasi-gerici-orgutler-okulda-faaliyet-yurutuyor
[2] http://www.abcgazetesi.com/galatasaray-lisesi-padisaha-kolelik-yapmayan-mudur-araniyor-17757h.htm
[3] http://odatv.com/galatasaray-universitesini-kim-yonetiyor-3004121200.html
[4] http://haber.sol.org.tr/blog/serbest-kursu/gsuyukoru/bir-kodamanin-portresi-143237
[5] http://www.birgun.net/haber-detay/liseler-isyanda-bir-bildiri-de-notre-dame-de-sion-lisesi-nden-115572.html
[6] http://www.abcgazetesi.com/ust-degil-gercek-akil-hisar-okullari-ogrencileri-saflari-siklastirin-cocuklar-18505h.htm
[7] http://haber.sol.org.tr/toplum/italyan-lisesi-ogrencilerinden-bildiri-yarinlarimizi-onlara-ve-karanliklarina-teslim
[8] http://odatv.com/liselerin-isyani-buyuyor-1906161200.html