Venedik. Senato salonu. Othello’ya sefer görevi verilmeden önce Osmanlı donanmasının nereye saldıracağı tartışılmaktadır. Birinci Senatör söz alır: “… Düşünelim hele: Osmanlılar için Kıbrıs ne kadar önemlidir, /Unutmayın, onları Rodos’tan nasıl daha çok ilgilendirir,/ Üstelik Kıbrıs ne savaşa hazırlıklı,/ Ne de Rodos’un savunmasına sahiptir./ Osmanlıların ilgisini çeken ilk şeyi sona bırakıp/ Kazançtan olacak kadar acemi olduğunu düşünmek budalalıktır.”
Othello, William Shakespeare
29 Şubat 1960’da Türk büyükelçiliği İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na bir memorandum verdi. Büyükelçinin ifadesiyle memorandumun iki amacı vardı: Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili geçmişe ait iddialarından vazgeçmediğini göstermek ve memorandumda değinilen konuda söz hakkına mani olunmasına imkân vermemek. (1)
1960 Ocak ayında Kıbrıs ortak komitesi ve mali meseleler hakkında çalışma grubu toplantıları devam ediyordu. Toplantılar sırasında Kıbrıslı delegeler İngiliz hükümetinden mali destek ve tazminat talebinde bulunmuş, bu konuda iki ayrı yazı sunmuşlardı. Yazılarda “Tribute to the Sultan” ve “Share in the Turkish debt Charge” ifadeleri de kullanılmıştı. Türk memorandumunda bu ifadelerin 1878 tarihli Osmanlı-İngiliz konvansiyonuna aykırı olduğu ve bu yüzden de uluslararası hukuk açısından yasal temeli bulunmadığı belirtildi. Memorandumda şu ifadeler yer alıyordu: Majestelerinin hükümeti ile gelecekteki Kıbrıs Cumhuriyeti arasında imzalanacak tazminat taleplerini içeren hiçbir mali anlaşmanın, Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık arasındaki anlaşmalar üzerinde herhangi bir etkisi olamaz. (2)
Bu memorandumla Türkiye, 1878 konvansiyonuna dayanan haklarından vazgeçmediğini tekrar etmiş oldu. Türk Büyükelçisi, İngiliz Dışişleri Bakanlığı’ndan muhatabı J. W. Barnes ile görüşmesinde Türkiye’nin mali talepte bulunmaya hazırlanmadığını belirtmişti. Fakat Türkiye’nin hak iddialarından vazgeçtiğine kanıt olarak ileri sürülebilecek bir kaydın oluşmasına da izin verilmek istenmiyordu. Türkiye’nin amacı 1878 konvansiyonundan kaynaklanan haklarını saklı tutmaktı.
Devren kiralık ada
Petersburg’daki Osmanlı sefiri Şakir Paşa 10 Temmuz 1878 tarihli raporunda (3) İngiltere ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalandığı iddia edilen bir konvansiyondan söz eder. Konvansiyon görüşmeleri gizli yürütülmüştü. Fakat haber Osmanlı sefaretlerinden önce basınına ulaşmış, gazeteler konvansiyonun detaylarına yer vermişti. Hariciye Nazırı Safvet Paşa ertesi gün Şakir Paşa’ya gönderdiği cevabında bilgileri teyit etti. (4)
Safvet Paşa konvansiyonu Osmanlı sefaretlerine 24 Temmuz tarihli sirkülerle duyurdu. (5) Avantajları nedeniyle St James kabinesinin ittifak teklifinin kabul edildiğini bildirdi. Anlaşmanın, imparatorluğun çıkarlarına, huzuruna ve bağımsızlığına zarar vermediğini savundu.
93 Harbi olarak tarihe geçen savaşta (1877-1878) Osmanlı orduları Rusya karşısında hezimete uğramış, Rus orduları İstanbul önlerine kadar gelmeyi başarmıştı. İstanbul hükümeti bu koşullarda Ayastefanos Anlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Rusya’ya gücünün ötesinde imtiyazlar tanıyan anlaşma diğer büyük güçlerin müdahaleleriyle yerini Berlin Anlaşması’na bırakacaktır. Kıbrıs’ın yönetiminin İngiltere’ye devredilmesi, bu müdahalenin diyetlerindendi.
4 Haziran 1878’de imzalanan ittifak konvansiyonu (6) ile Kars, Ardahan, Batum dışında Osmanlı İmparatorluğu’nun Asya topraklarına Rusya tehdit yönelttiğinde, İngiltere Sultan’a askeri yardım sözü verdi. Bunun karşılığında Babıâli de Hıristiyanların korunması ve idari yetkinliğin güçlendirilmesi için reform yapma yükümlülüğü altına giriyor ve Kıbrıs’ın idaresini İngiltere’ye terk ediyordu. Konvansiyonu Osmanlı İmparatorluğu adına Hariciye Nazırı Safvet Paşa, İngiltere adına Austen Hanry Layard imzaladı.
Konvansiyonun 1 Temmuz’da imzalanan 6 maddelik bir eki vardır ve bu ek Kıbrıs’ın idaresinin İngiltere’ye devri ile ilgili ayrıntıları düzenler. Ada Osmanlı İmparatorluğu’nun mülkiyetinde kalıyor, Rusya Kars’ı ve son savaşta ele geçirdiği diğer Ermenistan topraklarını boşaltana kadar İngiltere tarafından işgal ediliyordu.
Ekin üçüncü maddesi Kıbrıs adasının vergi gelirleri hakkındadır. Bu maddeye göre İngiltere idari masraflar düşüldükten sonra kalan ada gelirlerini Babıâli’ye verecekti. Ada gelirleri son beş senenin gelir ortalamasına göre hesaplanacaktı. Anlaşmada bu rakam 22.936 kese olarak tespit edilmiş, usulüne uygun olarak sonradan kesinleştirileceği belirtilmişti.
Safvet Paşa’ya göre adada devlet ve vakıfların mülkleri güvence altındaydı ve geçmişte olduğu gibi idare edilecekti. Hem adada yaşayanların dini hakları korunmuştu, hem de Müslümanların şahsi ve dini yargısı devam ediyordu. Reformları zorunlu kılan madde dost ve müttefik bir gücün desteğini ve İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun gönencine yüklediği önemi gösterdiğinden ancak olumlu karşılanabilirdi. Ayrıca konvansiyon ekindeki anlaşmaya göre adanın net gelirleri Türkiye’ye ödeneceğinden, ülke kaynakları da bölünmemişti. Adanın gelirleri Osmanlı İmparatorluğu’nun integral parçası olmaya devam ediyordu.
İngiltere’nin Babıâli’ye yapacağı ödemenin miktarını doğrulayabilmek için adanın geçmiş gelirlerinin tespit edilmesi gerekiyordu. Babıâli 29 Kasım 1878’de Kıbrıs gelirleriyle ilgili tabloları İngiliz büyükelçiliğine iletti. (7) Fakat müzakere süreci için ilk adımlar ancak 1879’da atılacaktır. Bu süreç, yüz yıl sürecek bir tartışma ve itilafın da başlangıcıdır.
15 Mart 1879’da Edward B. Malet, konuyu müzakere etmek üzere görevlendirilen ismin Robert Biddulph olduğunu Babıâli’ye bildirdi. (8) Babıâli adına da Ohannes Efendi temsilci atandı. (9) Görüşmelere İstanbul’da başladı. Daha başlangıçtan itibaren taraflar arasında görüş farklılıkları kendisini gösterdi.
Taraflar hangi giderlerin ada gelirlerinden düşüleceği konusunda anlaşamıyorlardı. (10) Örneğin Biddulph yerel topçu birliğinin giderlerini oluşturan 833.000 kuruşun ada gelirlerinden düşülmesini istiyor, Carathéodory Paşa ise birliğin tüm imparatorlukta yapılan asker toplamanın bir parçası olduğunu, ada gelirlerinden düşülmesi gereken bir durumun bulunmadığını savunuyordu. Konvansiyon eki anlaşmanın dördüncü maddesine göre imparatorluğun adadaki tüm mülklerinin gelirlerini almaya devam edecek, bu gelirler adanın vergi gelirlerine dahil edilmeyecekti. Carathéodory Paşa ile Layard tapu, mahlut ve intikal gelirlerini 5000 sterlin olarak sabitlenmesinde anlaşmaya varmışlardı. (11) İngiliz temsilci bu rakamın karşılığı ada gelirlerinden 506.000 kuruş düşülmesi gerektiğini ileri sürüyor, Babıâli 5000 sterlin yıllık ödemenin anlaşmadan kaynaklanan hakkı olduğunu, ada gelirleriyle ilgisi bulunmadığını savunuyordu.Diğer bir konu da adadaki tuz madenleridir. Madenler Sultan tarafından satın alınmıştı fakat Biddulph bunun özel bir düzenleme gerektirdiğini, Sultan’ın mülkiyetinin geçerli olmadığını ileri sürüyordu. Carathéodory Paşa bu tezin Babıâli’nin tüm Suriye ve Anadolu’daki tuz tekeli için tehdit oluşturduğunu bu yüzden de konunun en yüksek öneme sahip olduğunu yazmıştı. (12)
Babıâli görüş ayrılıklarının İstanbul’da giderilemeyeceğini anladığından, Londra’da çözüm arama yoluna gitti. Hariciye Nazırı Carathéodory Paşa, Londra Büyükelçisi Musurus Paşa’ya gönderdiği talimatta (13), Lord Salisbury nezdinde girişimlerde bulunmasını istedi. Fakat bu girişimler de sonuç vermedi. Hatta daha görüşmeler tamamlanmadan İngiliz temsilci Biddulph İstanbul’u terk etti. Kıbrıs’a yüksek komiser olarak atanmış ve acil yola çıkması bildirilmişti.
14 Ağustos 1879’da Babıâli kendi tespit ettiği rakamları 112 sayılı “Note Verbale” (14) ile İngiliz elçiliğine tekrar iletti. İtilaflı konuların tarafsız gözlemcilerden oluşacak bir komisyon tarafından incelenmesini önerdi. İngiliz sefaretinin 24 Eylül tarihli 261 sayılı cevabi notasında, eğer Babıâli’nin rakam konusunda rahatsızlığı varsa müzakere için adaya tam yetkili temsilci göndermesi gerektiği, İngiltere adına bu konuyu görüşmek için İstanbul’a birinin gönderilmesinin mümkün olmadığı söyleniyordu. (15) Babıâli’nin komisyon önerisi Musurus Paşa aracılıyla Londra’da da dile getirilmiş, İngiliz hükümetinden aynı cevap alınmıştı. (16)
Yazışmalar uzuyor, uzadıkça da Babıâli’nin Kıbrıs gelirlerinden payını alması gecikiyordu. Oysa ki İstanbul hükümetinin mali sıkıntıları en üst düzeye çıkmıştı ve Kıbrıs gelirleriyle ilgili itilaflar bir an önce çözümlenmeydi.
Osmanlı hükümeti Londra’dan borçlanabilmek için uzun süredir kulis yapıyordu. Hatta Salisbury İngiliz Maliye Bakanlığı’na bir istikraz projesi sunmuş, proje şartları içinde Kıbrıs gelirlerinin 1855 istikrazının tahsiline mahsuben bloke edilmesini de önermişti. (17) Salisbury’nin istikraz projesi hayata geçirilemedi. 1879’da Babıâli ada gelirlerini yeni bir dış borçlanmada teminat olarak kullanmayı planlıyordu.
Kıbrıs’a yeni misyon: mali sermayeye teminat akçesi
Babıâli’nin hedeflediği istikrazı uygun koşullarda gerçekleştirebilmesi için -uygun koşul Babıâli için yüzde 5 iskonto ile istikrazın gerçekleştirebilmesiydi- İngiltere’nin yıllık ödemeyi Babıâli’nin bildireceği bankaya yatırmayı garanti etmesi gerekiyordu. Babıâli Londra’dan garantiyi alabilmek için, tahvil satışlarından elde edilecek gelirleri kurulacak jandarma birlikleri için kullanılacağı sözünü vermeye hazırdı. (18) İngiliz hükümetinin ittifak konvansiyonu gereği atılmasını beklediği reform adımlarından biri, imparatorluğun Asya topraklarında jandarma teşkilatının kurulmasıydı.
İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Salisbury ile Osmanlı Büyükelçisi Musurus Paşa 30 Haziran’da Kıbrıs gelirlerinin teminat gösterileceği yeni bir istikraz konusunu görüştüler. (19) Lord Salisbury ada gelirlerinin daha önceki bir istikrazda teminat olarak kullanıldığını, tahvil sahiplerinin protestoları durumunda hükümetinin parayı istenilen bankaya nasıl yatıracağını bilmediğini söyledi. (20) Musurus Paşa’ya göre söz konusu istikrazda Kıbrıs gelirlerinin değil takımada gelirlerinin teminat gösterilmişti ve Kıbrıs hiçbir zaman bu takımadaların parçası olmamıştı. İngiliz hükümeti sürekli olarak Babıâli’ye finansal destek vereceğini söylüyordu. Mevcut durumda söz verilen destek Babıâli’nin talebinin olumlu cevaplandırılması olabilirdi.
Musurus Paşa ada gelirleriyle ilgili pürüzleri, örneğin Kıbrıs tuz madenlerini gündeme getirdiğinde Lord Salisbury hükümetinin konunun detaylarını bilmediğini, en iyi yolun Babıâli’nin adaya özel bir komiser göndermesi ve görüşmelerin Biddulph ile komiser arasında yapılması olacağını söylüyordu. İstikraz konusunda ise İngiliz tercihlerini Fransız hükümetiyle yapılacak uyuşma ile sınırlandırmamak için çaba gösteriyordu.Tahvil sahipleri konseyi başkanı Bouverie yeni istikrazın Osmanlı Bankası’nın katlımı olmadan gerçekleştirilmesini arzuladıklarını açıklamıştı. İngiliz hükümeti de bu görüşteydi. Osmanlı Bankası, Fransız mali sermayesinin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki çıkarlarını temsilcisiydi.
Tartışmanın diğer tarafları Maison de Rothschild ve Başbakan Lord Beaconsfield (Disraeli) idi. Musurus Paşa’ya göre istikrazın başarısı için Maison de Rotschild işi üstüne almalıydı; kendisi konuyu Lord Beaconsfield ile görüşmüş, hatta Baron Lionel Rothschild’ın ölümünden sonra da olumlu cevap almıştı. Yine de işler sonuca doğru yol alamıyordu.
Musurus Paşa İngiliz hükümeti, hazine ve Lord Beaconsfield ile yaptığı görüşmelerde istikraz konusunda ilerleme sağlayamadı. (21) Büyük bir istikrazın gerçekleştirilebilmesi hususunda Lord Beaconsfield eski sözlerini tekrar etmişti. Lionel Rothschild’ın hayattayken, Mısır istikrazıyla zarar gören çıkarlarını telafi ettikten hemen sonra Osmanlı istikrazında sorumluluk üstleneceğini ifade ettiğini hatırlattı. Hatta Maison de Rothschild aracılığı ile gerçekleştirilen Mısır istikrazının tatmin edici şekilde düzenlenmesinden hemen sonra Lionel Rotschild’ın işleri devralan oğlunu bu işe angaje etmeye de söz verdi. Eğer Mısır’daki sorun çözümlenmiş olsaydı, Babıâli istikrazının o gün gerçekleşmiş olacağını Lord Salisbury de daha önce Musurus Paşa’ya söylemişti. (22)
Lord Salisbury 15 Temmuz’da Musurus Bey ile görüştü ve mevcut koşullarda hiç kimsenin Osmanlı istikrazına katılmayacağını iddia etti. Bunun gerekçesi olarak da savaş ihtimalini ileri sürdü. Musurus Paşa her ne kadar şu anda imparatorluğun barış durumunda olduğunu söylese de, İngiliz bakan Yunanistan ile sınır sorunlarının savaş ihtimali içerdiğini ileri sürmüştü. Musurus Paşa Lord Salisbury’yi eğer Yunanistan saldırırsa gücün güç ile geri püskürtüleceğini söyleyerek cevaplayacaktır. Oysaki mali açıdan Babıâli sadece dört ay sonra bazı vergi gelirlerinin yönetimin Osmanlı Bankası ve Galata bankerlerine terk edecek kadar zayıflamıştı.
1879 yılının Kasım ayında Babıâli iç ve dış borçların ödenmesiyle ilgili bir kararname yayınladı. (23) Kararname ile Ocak 1880’den itibaren yıllık 1.350.000 lira iç ve dış borçların faiz ödemelerine tahsis ediliyordu. Bu para Osmanlı Bankası ve Galata bankerleriyle imzalanan konvansiyonunun maddeleriyle güvence altına alınmıştı. (24) Devletin bazı gelir kalemleri Osmanlı Bankası ile Galata bankerlerine teslim edilecekti. Kıbrıs ve Doğu Rumeli gelirleri de on yıl süreyle tahvilsahiplerine garanti olarak bırakıldı. Kararnameyle Rüsûm-ı Sitte idaresi kurulmuş oldu. 1881’de yerini Duyun-u Umumiye idaresine bırakacaktır. İmparatorluk üzerinde mali denetim organlarının oluşum süreci, aynı zamanda mali sermayenin farklı çıkar gruplarının devletin vergi gelirlerini paylaşım mücadelesidir. (25)
Sir Henry Layard 12 Ocak’ta fermanla ilgili Babıâli’ye Lord Slisbury’nin protestosunu iletti. Majesteleri hükümeti Kıbrıs gelirleriyle ilişkili sadece Sultan’a ödeme yapma yükümlülüğünü üstlenmişti ve başka şahıslara ödeme yapma sorumluluğunu kabul etmiyordu. (26) Sawas Paşa cevaben fermanda İngiliz hükümetinin tahvil sahiplerine karşı borçlu olduğunun söylenmediğini, sadece Sultan’ın bu gelirleri alacaklılara tahsis etme hakkını kullandığını yazdı. (27)
Sawas Paşa’nın bu açıklaması, Kıbrıs gelirlerinin devletin hangi borcunun faizlerine tahsis edileceği hakkındaki tartışmayı sonlandırmaya yeterli değildi. 1875’de Osmanlı hükümeti borç ödemelerini durdurunca, mali çevrelerde krizi aşabilmek amaçlı çeşitli projeler üretilmişti ve projelerde tahvil sahiplerine verilecek garantiler arasında Kıbrıs adası safi gelirleri de sayılıyordu. (28) 1881’de Duyun-u Umumiye idaresine tahsis edilecek gelirler arasında Kıbrıs gelirleri de vardır. Fakat bu gelir faiz ödemelerine İngiliz hükümetince bizzat tahsis edileceğinden, hiçbir zaman tahvil sahipleri adına hareket eden Duyun-u Umumiyye idaresinin kullanımına girmeyecektir. Hatta Babıâli de ada gelirlerinden alacağı payı hiçbir zaman tahsil edemedi.
Lord Granville: Majestelerinin Hükümeti Kıbrıs gelirlerinize borçlarınız karşılığı el koymuştur
29 Mart 1880’de İngiliz Büyükelçiliği hükümetinden aldığı talimata uygun olarak 1879-1880 mali yılı Kıbrıs gelir fazlasının 11.121.951 metal kuruş olduğunu, 29.574 kuruşun 1877 borçlanmasının geri ödemesi için düşüldüğünü, geri kalan 11.092.377 metalik kuruşun İstanbul’daki Osmanlı Bankası’na Babıâli hesabına yatırıldığını bildirdi. Yine aynı bankaya, 3 Şubat 1879 sözleşmesine göre 5000 sterlin de yatırılmıştı. (29) Layard 8 Nisan 1880 tarihli 89 no’lu nota ile 1878-1879 mali yılı Kıbrıs gelirlerine ait bu ödemelerin yapıldığı bilgisini Babıâli’ye iletti. (30)
17 Nisan’da Babıâli Osmanlı Bankası’ndan bir yazı aldı. Yazıda bankanın sadece aracı rolü olduğu, fonun sahibinin talimatlarına göre hareket etmek zorunda bulunduğu bildirilmişti. (31) İngiliz hükümeti bankadan, Babıâli’nin 1878-1879 mali yılına ait tüm alacak haklarından vazgeçtiğini gösteren imzalı yazı karşılığında parayı ödemesini istemişti. Babıâli henüz rakamlar üzerinde anlaşma sağlanmadığından istenilen yazıyı vermekte tereddüt etti. 22 Nisan’da 53 sayılı nota ile İngiliz büyükelçiliğine başvurarak, bankaya her iki tarafın haklarını koruyacak basit bir yazıyla paranın Babıâli’ye teslimi için talimat vermesini istedi. (32) İngiliz büyükelçiliği, kuruş ve sterlin olarak yapılan iki ayrı ödeme için ayrı ayrı basit yazı verilmesi koşuluyla bu talebi kabul etti. (33)
Bu sorunun da çözülmesi de Osmanlı hazinesinin parayı tahsil edebilmesine yetmedi. 15 Temmuz 1880’de Babıâli adına İngiliz sefir Goschen’e gönderilen yazıda, 11.092.377 metalik kuruşun yeterli miktarda paranın temin edilememesi nedeniyle sadece bir milyon kuruşluk kısmının metalik kuruşla, geri kalan miktarın ise diğer para cinsleriyle ödenmesinin teklif edildiği, bu teklifin hazine tarafından kabulünün mümkün olmadığı bildirildi. (34) Bu yazıya cevap alınamaması üzerine aynı bilgi Asım Paşa’nın 13 Eylül tarihli yazısıyla tekrar edildi. (35) Hariciye Nazırı Asım Paşa, Musurus Paşa’yı Lord Granville nezdinde girişimlerde bulundurmakla görevlendirerek konuyu Londra’ya taşıdı. (36) Babıâli kuru 120 Osmanlı kuruşundan hesaplamak koşuluyla teklifi kabul etmiş, fakat bu kurun gelecek senelere emsal olmamasını şart koşmuş, gelecek ödemelerde kurun 100 Osmanlı kuruşu üzerinden hesaplanmasını istemişti. İngiliz hükümeti ödeme yapılması için gerekli talimatları gönderdi. Babıâli ödenecek miktarın hazinenin tüm alacağına karşılık gelmeyeceğini ileri sürüyordu. (37) Oysa ki bu miktarın bile tahsili mümkün olmayacaktır.
Lord Granville’in Musurus Paşa’ya gönderdiği 10 Mart 1881 tarihli yazıda Majestelerinin hükümetinin Babıâli’nin teklifini kabul ettiğini bildirdi: (38) 1879-1880 mali yılı gelirlerinden adanın yönetim giderleri düşüldükten sonra kalanparanın 1855 borçlanmasına tahsis edilmek üzere Bank of England’a havale yapılması için İstanbul’daki büyükelçiliğe talimat gönderilmişti. On yıl sonra liberal politikacı William Harcourt bu karar hakkında şu tespiti yapacaktır: “Kıbrıs; kendisinden elde ettiğimiz geliri, başka yerlerde, başka maksatlarla harcadığımız tek müstemlekedir.” (39) Ada gelirlerinin 1855 borçlanmasına tahsis edildiğinin Musurus Paşa’ya tebliğinden üç ay önce Kıbrıs işleri Dışişleri Bakanlığı’ndan alınıp Koloniler Bakanlığı’na verilmişti.
Lord Granville paranın 1855 borçlanmasına tahsis edilmesini Babıâli’nin tarafından İngiliz büyükelçiliğine önerdiğini ileri sürülmüştür. Bu iddia Musurus Paşa tarafından İstanbul’a iletildi. (40) Hariciye Nazırı Asım Paşa ise bunun mümkün olmadığını, Osmanlı hükümetinin Rüsûm-ı Sitte anlaşması ile ada gelirlerini iç ve dış borçlara tahsis ettiğini Musurus Bey’e bildirdi. (41) Aynı yazıda Babıâli’nin kur konusundaki tezleri de tekrar edilmişti.
İngiliz Büyükelçiliğinden Asım Paşa’ya gönderilen 1 Şubat tarihli yazıda ise aksine iddialar yer alıyordu. İddiaya göre Maliye Nazırı Subhi Paşa görevden ayrılmadan önce İngiliz drogman Marinitsch aracılığıyla İngiliz büyükelçiliğine, 1879 yılı gelirleri karşılığı olan 85.000 lirayı 1855 borçlanmasına tahsisi için hazır olduklarını söylemişti. (42) Yazıda İngiliz hükümetinin, 1879 yılı için kabul edilen kurun tüm hesaplamalar için mi yoksa sadece 1855 borçlanmasına tahsis mühletince mi geçerli kabul edilmesinin önerildiği soruluyordu. 1855 istikrazına karşılık İngiltere ve Fransa’ya olan borcun birikmiş miktarının 100.000 sterlin olduğu söyleniyordu. Yazı Hariciye Nazırı Asım Paşa’nın Maliye Nazırı’nı bu noktalarda açıklamalar yapmaya teşvik etmesi için kaleme alınmıştı.
Osmanlı hazinesinin hassas vaziyeti nedeniyle Babıâli meselenin bir an önce çözüme kavuşturulmasını istiyordu. Fakat ada gelirlerinin 1855 istikrazının borç ödemelerine tahsis edilmesi, Galata bankerleriyle imzalanan konvansiyonu ihlal etmek anlamına gelecekti. İngiliz hükümeti adına Musurus Paşa’ya istikrazın ödemeleri için bu maddi güvenceden vazgeçmeyi düşünmedikleri söylenmişti. (43) Asım Paşa 2 Kasım 1881 tarihli yazısında da belirtildiği gibi imparatorluk hükümeti ise 1855 istikrazının faiz ödemelerine başka gelirlerini tahsise hazırdı.Ada gelirlerini bu iş için kullanmak istemiyordu. (44)
Londra’da görüşlerini kabul ettiremeyen Babıâli bu sefer de Fransız hükümetinin kapısını çalmak istedi. Paris sefiri Esad Paşa’ya gönderilen 2 Kasım tarihli talimatta Babıâli’nin 1855 istikrazı için başka gelirlerini kullanmaya hazır olduğu, Kıbrıs gelirlerinin ise bu amaçla kullanmasının mümkün olmadığı yazılmış, Fransız hükümeti nezdinde girişimlerde bulunması istenmişti. (45) Fakat Fransa’da hükümet istifa etmişti ve Esad Paşa hükümet krizi nedeniyle konuyu görüşebileceği muhatap bulamıyordu.
Konu üzerinde çalışan imparatorluk komisyonunun taleplerine İngiliz büyükelçiliği tarafından hükümet talimatları gerekçe gösterilerek olumsuz cevap verilmesi nedeniyle, Babıâli 1883’de Saint James hükümetine doğrudan başvurma ihtiyacı duydu. (46) Kıbrıs gelirleri hakkında hala uzlaşma sağlanamamıştı. Musurus Paşa, Lord Granville ile görüştüğünde, konuyu sömürgeler bakanlığına ileteceği, gelen bilgiyi kendisine aktaracağı cevabını aldı. (47) Cevap, 17 Temmuz’da geldi. (48) Lord Granville cevap yazısının ekine, İstanbul’daki İngiliz büyükelçiliğinin Kasım 13 Kasım 1882 tarihli memorandumunu (49) eklemişti. Bu yazışmalarla İngiliz hükümetinin ada gelirlerinden yapılacak düşümlerle ilgi görüşleri açıklanıyordu. Lord Granville yazılı cevabında, Babıâli talep ettiğinde hükümetinin gerekli açıklamaları yapmaktan mutluluk duyacağını yazmıştı. Babıâli bu yazışmalara, Musurus Paşa’ya gönderdiği ve taleplerinin müsteşar nezdinde tekrar dile getirilmesini isteyen talimatıyla cevap verdi. (50)
1883 yılında Osmanlı sefareti ile İngiliz hükümeti arasında çeşitli notlar gidip gelmiştir. İngiliz hükümeti bu yazışmaları Babıâli’nin önüne sorunun çözülmüş olduğuna ilişkin kanıt olarak koyacaktır.
Söz konusu yazışmaların konusu, İngiliz ve Fransız hükümetleri tarafından avans olarak 1855 borçlanmasına tahsis edilen miktarlardı. Türk hükümetinin hesaplarına göre iki hükümetin 1 Şubat 1882 yılına kadar toplam avans tahsisatı 203.809 pound, 2 shiling ve 4 pen idi. İngiliz hükümetinin hesabına göre ise doğru rakam 266.014 pound idi. Lord Granville bu farklılığın, iki hesabın farklı tarihleri esas almasından kaynaklandığına dikkat çekecektir. Lord Granville’e göre ilki 1 Şubat 1880-1 Şubat 1882 tarihlerini, kendi sunduğu hesap ise 15 Mart 1878-1 Ağustos 1882 tarihlerini kapsıyordu. (51) Aynı notunda, 5 tablo ile hesap dökümünü gönderdi. (52)
Arifi Paşa’ya, Deferin tarafından gönderilen 28 Şubat 1884 tarihli notta da ada gelirlerinin 92.440 sterlin olarak karara bağlandığı, 81.753 sterlinin 1855 borçlanmasının faiz ödemelerine tahsis edildiği bildirildi. Aynı yazıda Babıâli’nin söz konusu borçların faiz ödemeleri için hiçbir şey yapmadığı, gelecek senelerde oluşacak ödeme farkının 10.000 sterlini bulacağı iddia edilmiş hattaşu ifadelere yer verilmişti: “1855 Konvansiyonunun III. maddesiyle, Babıâli garantili istikrazın parça parça eritilmesi için %1 amortisman fonu sağlamak üzere angajmana girmişti; fakat bir düzenleme yapılmadı, Majestelerinin hükümeti bu güne kadar bu konuda acele etmekte tereddüt ettiyse de, böyle bir zorunluluğun hayata geçirilmesini kesin olarak ertelenmesine izin verme niyetinde değildir.” (53)
‘Amortismanları da Kıbrıs gelirlerinden ödeyeceğiz’
1888’de yeni Londra Büyükelçisi Rüstem Paşa, Sir Julian Pauncefote ile yaptığı görüşmeden edindiği intibaları Hariciye Nazırı Said Paşa’ya şöyle aktaracaktır: Dışişleri Bakanlığı ve Koloniler Bakanlığı sorunun, Osmanlı ve İngiliz komiserlerinin çalışmaları ve İngiliz hükümetinin 1883’de kendi hesaplarının kesin olduğunu belirten yazısı ile tamamlanmış ve tamamıyla çözümlenmiş kabul ediyor. İmparatorluk hükümetince sadece belirsiz görünen noktalar üzerinde açıklamalar vermesinin kabul edildiğini ileri sürecek. Geçen beş sene boyunca meseletartışılmamasını kendi tezlerinin kabul edildiğine kanıt olarak sunacak. (54)
Rüstem Paşa ilk önce Dışişleri Lord Salisbury’ye başvurmuş, kendinin bu konuyu müzakere edemeyeceğini cevabını almış ve Müsteşar Sir Pauncefote’a yönlendirilmişti. Pauncefote da konunun çok karmaşık olduğunu ve birçok departmanın yardımı ile konuşulabileceğini söylemişti.
Yine de Rüstem Paşa bir memorandum ile şansını denemeye karar verdi.19 Mart 1888 tarihli bu memorandumda (55), 17 Temmuz 1883 tarihli İngiliz memorandumu hakkında Babıâli’nin görüşlerinin açıklandığı belirtilmişti. Beş yıl gecikmeli cevapta Rüstem Paşa Babıâli’nin çözüme ulaşabilmek amacıyla sadece tapu gelirlerinin toplamını beş bin sterlin olarak kabul etmeye hazır olduğunu bildirdi. Bu rakam 1879 yılında Caratheodory Paşa ile Sir Henry Layard arasındaki görüşmelerde tespit edilmiş, o güne kadar Babıâli tarafından tasdik edilmemişti. Babıâli tuz madenlerin işletilmesi konusunda da İngiliz önerisini kabul etmiş, yani söz konusu madenlerin gelirleri Duyun-u Umumiyye idaresine terk edilmiş, sadece tablolarda İmparatorluk hükümeti görüşü lehine düzeltme yapılması talep edilmişti. Memorandumda Babıâli’nin itilaflı konular hakkındaki görüşleri aktarılmıştı. İngiliz hükümeti bu memoranduma ancak bir yıl sonra cevap verebilecektir.
1 Haziran’da Rüstem Paşa Julian Pauncefote memorandumun akıbetini görüşmek üzere bir kez daha bir araya geldi. Dosyalar Koloniler Bakanlığı’na iletilmişti. Fakat yazışmalar hem çok hacimliydi hem de uzun yıllar geriye gidiyordu. Arşiv evraklarının tekrar incelenmesi gerekecekti. Bu gerekçeleri ileri süren Pauncefote kısa sürede sonuca varmanın mümkün olmadığını söyledi. (56)
En ufak kaynağa bile ihtiyaç duyan Babıâli daha fazla beklemek istemiyordu. Örneğin Hariciye Nazırı Said Paşa, Rüstem Paşa’ya gönderdiği 68 sayılı talimatta, bütçeye kaydedilen paranın tahsili için çalışmasını istedi. Rüstem Bey bu talimata verdiği cevapta İngiliz hükümetinin bu ödemeyi kabul ettiğine ilişkin elindeki evraklarda kayıt bulamadığını yazdı ve varsa bu yöndeki belgelerin gönderilmesini istedi. (57) Said Paşa 31 Temmuz tarihli yazısında, uzun süreli sıkıntıya neden olan sorunun çözüme kavuşturulabilmesi için çabalara devam edileceğini, bu süreçte acil tahsilat için çalışılması gerektiğini hatırlattı. (58) Yazı ekinde bir vezirlik tezkeresi de göndermişti. Fakat Londra’dan beklenen olumlu cevap gelmedi. Said Paşa 22 Ağustos’ta Rüstem Paşa’ya, “cevabınızı sabırsızlıkla bekliyoruz” diye yazmıştı. (59)
Rüstem Paşa’nın 23 Kasım 1888 tarihli raporunda da belirttiği gibi Osmanlı İmparatorluğu’na ödenmesi gereken miktar düşüldükten sonra kalan Kıbrıs vergi gelirleri adanın idari masraflarını karşılamaya yetmiyordu. Bu yüzden hükümet her sene parlamentoya sübvansiyon başvurusu yapmak zorunda kalıyordu. Rüstem Paşa’nın verdiği bilgiye göre bu rakam kırk ila altmış bin arasında değişiyordu ve parlamentoda yaşanan itirazlar nedeniyle hükümet adanın idari giderlerinde tasarrufa gitmek zorunda kalmıştı. (60) 1878 konvansiyonu hükmünce İngiltere’nin yapacağı ödeme adanın güncel mali tablolarına göre değil, Osmanlı yönetimi altındaki son beş yılın tablolarına göre hesaplanmalıydı.
1855 istikrazının Türkiye tarafından ödenmeyen faizleri ve İngiliz hükümetinin garanti sözleşmesinden kaynaklanan taahhütleri, Kıbrıs gelirlerine el konulması için uygun fırsatı yaratmış oldu. Hatta faiz ödemelerinden arta kalan bir miktar ortaya çıkarsa, 1855 borçlanması bu paraya el konulması için de gerekçe üretebiliyordu.
1855 istikrazı için imzalanan garanti sözleşmesine göre Babıâli’nin yüzde bir amortisman fonu oluşturması gerekiyordu. Rüstem Paşa’nın İngiliz hükümetinden aldığı 15 Ağustos tarihli yazıdaki şu cümle dikkat çekicidir: “Garantili istikrazın amortisman fonlarıyla ilgili Babıâli’ye ilettiğimiz taleplerimizden vazgeçmeye hazır olsak bile, emrinizde 100.000 sterline yaklaşan bir toplamın olacağına nasıl kanaat getirdiğinize inanamıyorum.” (61)
Rüstem Paşa aldığı bu cevaba istinaden İstanbul’a görüşünü şöyle aktaracaktır: “Eğer 1855 istikrazı için bir amortisman fonu oluşturulması amacıyla gerekli tedbirler alınmamış ise, İngiliz hükümeti kendisini, yıldan yıla elinde biriken fazlalığın üstünü bu amaçla alıkoymak için zorlanmış hissedecektir.” (62)
Osmanlı İmparatorluğu’nun Kıbrıs vergilerinden alacağı yaklaşık 93.000 sterlin (92.799 sterlin) olarak hesaplanıyordu. Bu rakamın 82.000 sterlin tutarı 1855 istikrazının faiz ödemelerine tahsis edilmiş, geri kalanı ise amortisman fonu olarak İngiliz hükümeti tarafından elde tutulmuştur. Hazine tarafından Avam Kamarası’nın 19 Mayıs 1892 seansında verilen bilgiye göre bu rakam 77.000 sterline ulaşacaktır. (63)
Rüstem Paşa’nın 19 Mart memorandumuna cevabın gecikmesini İngiliz hükümeti maddi gerekçelerle açıklıyordu. Babıâli 1883’de İngiltere tarafınca iletilen hesaplara beş yıl boyunca cevap vermemişti. Şimdi de geri dönüp yeniden hesapları gözden geçirmek sorunlara neden oluyordu. Bu hesaplar üzerinde çalışan ve konunun detaylarını bilen memurlar el altında değildi ve hesapların yeniden baştan yapılması gerekiyordu. (64) Rüstem Paşa durumu şöyle özetledi: “Bu konuyu İmparatorluk hükümetinin arzuları doğrultusunda sonuçlandıramamaktan büyük üzüntü duyuyorum; fakat Ekselansları bana hak verecektir ki, Maliye beş yıl boyunca konuyu uykuya yatırdıktan sonra, burada birkaç günde sonuçlandırmak imkansızdır.” Nitekim 1889 Ocak ayında hesap çalışmaları hala devam ediyordu. Maliye Bakanı Goschenilk verilere göre 1883 hesaplamalarında modifikasyona gitmeye gerek olmadığını düşünüyordu. Yine de detaylı bilgilerin daha sonra verileceğini bildirdi. (65) Mart ayına gelindiğinde Said Paşa hala İngiliz hükümetinin cevabının bir an önce alınabilmesi için Rüstem Paşa’ya talimat yazmaya devam ediyordu. (66)
Londra hükümetinden beklenen cevap Rüstem Paşa’ya hitaben 13 Mart 1889’da kaleme alınmıştır. (67) Salisbury cevabın neden geciktiğini açıklayan bir yazı ekinde Koloniler Bakanlığı’nın 28 Şubat tarihli memorandumunu da gönderdi. (68) Rüstem Paşa’nın 19 Mart ve 7 Temmuz 1888 tarihli memorandumlarına İngiltere yaklaşık bir yıl sonra cevap vermişti. Rüstem Paşa aldığı cevabı Fransızcaya çevirip 20 Mart’ta İstanbul’a iletti. (69) Ada gelirlerinin net dökümü, kur meselesi, tapu gelirleri, pansiyonlar konusu gibi itilaflı konular hakkında İngiltere temel olarak eski pozisyonunda ısrar ediyordu.
1992’de Babıâli sorunu kalıcı çözüme bağlamak amacıyla söz konusu gelir artığını 10.507.110 kuruş olarak kabul etti, fakat geçmiş on dört yılın hesaplarının tasfiyesini istedi. (70) Babıâli’nin bir an önce cevap almaktaki telaşına rağmen İngiliz hükümeti karşı görüşünü 7 Şubat 1993’de Rüstem Paşa’ya iletti. (71)
İngiliz hükümeti Babıâli’nin hesapları kabul etmesinden mutluluk duyduğunu belirtilmiş, hemen ardından 1855 istikrazıyla ilgili konvansiyonun amortisman fonuyla ilgili hükümleri hatırlatılmıştı. Majestelerinin hükümetinin ada gelirlerinin, istikraz faiz ödemeleriyle eritilmeyen bu küçük artığına el koymayı görevi kabul ettiği ve bu artığı amortismana tahsis edeceği yazıyordu. Kıbrıs gelirlerinin faiz ödemelerinden artan kısmının 97.400 sterline ulaşacağı hesaplanıyordu. İngiliz hükümeti bu paranın 1876’da geri alınması gereken tahviller için kullanılmasını öngörüyordu. (72) Yazıda Babıâli’ye teslim edilecek tuzları teslim alması için Larnaka’ya gemi gönderilmesinin önerildiği, fakat bu önerinin cevapsız kaldığı iddia edilmişti. İngiliz hükümeti, yıllık 5208 ton tuzun Osmanlı otoritelerine teslimi için gerekli talimatları vermeye hazırdı.
Babıâli her ne kadar ısrarlarını sürdürse de Rüstem Paşa 14 Nisan 1893 tarihli raporunda, bütün çabalarına rağmen İngiliz hükümetinin eski kararını değiştirmenin mümkün olmadığını yazacaktır. (73)
Sonuç
Giuseppe Verdi’nin ünlü operasının ilk sahnesinde Osmanlı donanmasının mağlup edildiğini müjdeleyen yeni vali Othello Kıbrıs halkına “Sevinin! Müslümanların gurur kaynağı denize gömüldü” diye seslenir ve adada zafer kutlamaları başlar. Kıbrıs’ın İngiliz yönetimine devir süreci de, Osmanlı ordusunun yenilgisiyle başladı. Fakat Akdeniz’e artık Venedik değil, Victoria çağını yaşayan ve emperyalistleşen İngiltere hükmediyordu.
İttifak konvansiyonu eki sözleşmeye göre Rusya Kars, Ardahan ve Batum’u boşalttığında, İngiltere de Kıbrıs’ı Osmanlı İmparatorluğu’na iade edecekti. II. Abdülhamid konvansiyona “Hukuk-ı Şâhâneme asla halel gelmemek şartı ile muahedenameyi tasdik ederim” notu düşmüştü. (74) Fakat Birinci Dünya Savaşı başlayınca Kıbrıs İngiltere tarafından ilhak edildi.
Birçok tarihçiye göre 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının gerçek nedeni Babıâli’nin 1876’daki mali iflası, moratoryum, yani tahvil faizi ödemelerinin durdurulmasıdır. Kıbrıs açısından bakıldığında mali iflas savaşı, savaş işgali, işgal mali sömürüyü, mali sömürü ve yeni bir savaş ilhakı getirmiştir. Bu yıllarda Mısır ve Kıbrıs gibi Akdeniz’in stratejik noktaları benzer bir sarmalı yaşadılar.
1878’den sonra adanın Rum nüfusu “enosis” düşüncesinin de etkisiyle İngiliz yönetimine karşı daha muhalif, Müslüman nüfus ise “enosis”e karşı İngiliz yönetimini daha fazla destekleyen bir tavır göstermiştir. Adada iki toplumun karşıtlığı, ada yaşantısına damgasını vurdu. Şükrü S. Gürel iki toplumun anti-kolonyalist ortak tavır geliştirebileceği üç zemin oluştuğunu söyler: adadaki tarihi eserlerin İngiltere’ye götürülmesi, vergilerin ağırlaştırılması (hem mevcut vergilerin daha etkin toplanmasından hem de çekirge vergisi gibi yeni vergilerin konulmasından kaynaklanıyordu) ve adanın gelir fazlası meselesi. (75)
Doğu sorununda Palmerston çizgisini takip eden ve 1878 konvansiyonunu Majestelerinin hükümeti adına imzalayan Henry Layard bugün artık diplomat kimliğinden daha çok arkeolog kimliğiyle hatırlanıyor. British Museum’u gezenler, Layard tarafından ortaya çıkartılan ve İngiltere’ye götürülen önemli arkeolojik eserler görecektir. Ülkesinin eski çağlara ait bu mirasa el koymasında önemli rol oynayan Layard, Kıbrıs’ın kaderini değiştiren imzayı atarken belki de sermaye transferi çağının farkında değildi.
Layard 7 Haziran 1878’de Londra’ya konvansiyona ek protokolün taslağını gönderdi. (76) O taslakta beşinci madde şu şekildedir: İngiltere Kıbrıs’ı boşaltırken, adadaki işgali boyunca kamu kuruluşları çalışmaları veya tamamlanmış veya başlatılmış düzeltmeler için Babıâli’den hiçbir tazminat veya ödeme talep etmeyecektir.
Lord Salisbury bu maddenin kapitalistlerin korkmasına ve yatırımlardan uzak durmasına neden olacağını düşünüyordu ve değiştirilmesini istedi. (77) Lord Salisbury’e göre Babıâli’nin finansal koşulları göz önünde bulundurulduğunda, taslaktaki şekliyle beşinci madde zaten gereksizdi. Nihai metnin beşinci maddesinde İngiliz yetkili otoritelerine, kamusal gelişme ve kamu yararı gerektirdiğinde ekilmeyen araziler ile ihtiyaç duyulan toprakları uygun bedeller karşılığı kamulaştırma yetkisi verilmişti.
Londra’dan yapılan müdahaleyle konvansiyon eki sözleşme, adaya yapılacak yatırımları ve yatırımcı finansal anonim ortaklıkların hisse senedi satışlarını kolaylaştıracak şekilde düzenlenmiş oldu. Adaya sermaye transferi önüne ilerde çıkabilecek bir risk böylece bertaraf edildi. Aynı yatırımcıların daha önceden satın aldıkları Osmanlı tahvillerine ait faizlerin yine ada gelirlerine el koyularak tahsili, konvansiyona son şeklini veren gerçeğin doğal neticesidir.
Türkiye’ye 19. yüzyılın ikinci yarısından kalan en önemli miras, Babıâli’nin mali sermaye ile kurduğu doğrudan iş ilişkisidir. Dönemin yöneticisi yeni bir keşif yapmamış, konjonktürü takip etmişti. Nitekim Thomas Mann’ın Majesteleri Kral romanında -aslında yazar hiç te böyle bir amaç gütmemiş olsa da- Alman Prensliği Osmanlı İmparatorluğu’nun, Devlet Bakanı Herrvon Knobelsdorff karakteri de Tanzimat bürokratının portresi gibidir. Fakat dönemin yöneticilerinin ön ayak olduğu evlilik, romandaki gibi mutlu bir ailenin kuruluşuyla sonuçlanmayacaktır. İmparatorluk hükümetinin İngiltere ile imzalanan ve bu derece aleyhte hükümler içeren 1878 ittifak anlaşmasındaki haklarını bile savunamaması, bu evliliğin sonucuydu.
Ek:
Osmanlı dış borçlanması 1854’de başlamış, ikinci tahvil ihracı Rothschild aracılığıyla 1855’de yapılmıştı. 1855 istikrazının özelliği İngiliz ve Fransız hükümetlerinin anlaşma ile borcun faiz ödemelerine kefil olmalıdır. Bu sayede Osmanlı İmparatorluğu uygun koşullarda borçlanma imkânına kavuştu. Borçlanmanın itibari değeri 5.000.000 sterlin, faizi %4, ihraç fiyatı %102,6 idi. (78) 1855 istikrazı ihraç fiyatı yüzde yüzün üzerinde gerçekleşen tek Osmanlı dış borçlanmasıdır. Tahviller İngiliz piyasasında satıldı.
Osmanlı İmparatorluğu kefaletin karşılığında istikraz gelirlerini Kırım Savaşı’nın finansmanına ayırmayı kabul etmiş, paranın nasıl kullanıldığını denetleyecek uluslararası bir mali gözetim komisyonu kurulmuştu. Bu komisyon Duyun-u Umumiyye idaresinin ön habercisi kabul edilmektedir. (79)
1855 borçlanması her zaman diğer Osmanlı borçlanmalarından ayrı olarak ele alınmıştır. Örneğin borçların birleştirilmesi gündeme geldiğinde 1855 istikrazı bunun dışında tutuluyordu. Lozan konferansında Osmanlı borçlarının tasfiyesiyle ilgili görüşmelerde ve anlaşmada da 1855 istikrazı diğerlerinden ayrı olarak ele alınmıştır.
Kıbrıs gelirlerinin 1855 istikrazının faiz ödemelerine tahsis edilmesi nedeniyle konunun bir ucu Kıbrıs’tadır, diğer ucu ise Mısır’a kadar uzanır. Borçlanmanın teminatı olarak Mısır gelirlerinin 1854 istikrazından arta kalan kısmı ile İzmir ve Beyrut gümrük gelirleri gösterilmişti. İstikrazın yıllık faiz tutarı 153.752 sterlindir. 72.000 sterlin Mısır vergi gelirleri, geri kalan 81.752 sterlin Kıbrıs gelirleriyle karşılanmıştır.
1914 yılında İngiltere Kıbrıs’ı ilhak edince 1878 konvansiyonu geçerliliğini yitirdi. Ada, vergi gelirlerini İngiliz hazinesine göndermeye başladı. İngiliz hazinesi parayı 1855 borç ödemelerine tahsis etmeye devam etti.
Dipnotlar
1) 02 Mart 1960, L. W. Barnes’dan J. D. Higham’a, NationalArchives T 220/1084 içinde.
2) Memorandum, NA T 220/1084 içinde.
3) 10 Temmuz 1878, Şakir Paşa’dan Safvet Paşa’ya, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri HR SYS 895/3/42.
4) 11 Temmuz 1878, Safvet Paşa’dan Şakir Paşa’ya, BOA HR SYS 895/3/41.
5) 24 Temmuz 1878, Safvet Paşa’dan Türkiye’nin Temsilciliklerine, BOA HR SYS 895/3/48.
6) BOA HR SYS 895/3/38.
7) 28 Kasım 1878, Note Verbale a l’Ambassade Britannique, BOA HR SYS 893/1/1
8) 15 Mart 1879, Edward B. Malet’den Carathéodory Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/6.
9) BOA HR SYS 893/1/5.
10) 19 Temmuz 1879, Caratheodory Paşa’dan Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/10.
11) BOA HR SYS 893/1/159.
12) Babıâli tuz madenleri için şu formülü öneriyordu: Babıâli bunların mülkiyetini elinde tutacak fakat satış veya kiralama hakkına sahip olmayacak, işgalden önce adanın tükettiği miktarda tuzu karşılıksız olarak İngiliz otoritelerine teslim edecek, arta kalan miktarı ihraç edecekti. Carathéodory Paşa’nın yazdığına göre Biddulph Babıâli’nin önerisini meşru bulmuştu fakat Dışişleri Bakanlığı’nın tepkisinden çekiniyordu
13) 19 Haziran 1879, Carathéodory Paşa’dan Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/10-11.
14) 14 Ağustos 1879, NoteVerbale a l’Ambassade Britannique, BOA HR SYS 893/1/22
15) BOA HR SYS 893/1/32.
16) 24 Eylül 1879, Lord Salisbury’den Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/40.
17) Yuluğ Tekin Kurat, Henry Layard’ın İstanbul Büyükelçiliği1877-1880, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1968, s. 181.
18) 19 Haziran 1879, Carathéodory Paşa’dan Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/12.
19) Musurus Paşa konuyu bir önceki görüşmede açmış, Lord Salisbury, ancak daha sonraki bir görüşmede cevap verebileceğini söylemişti. (24 Haziran 1879, Musurus Paşa’dan Carathéodory Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/13.)
20) 01 Temmuz 1879, Musurus Paşa’dan Carathéodory Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/14.
21) 16 Temmuz 1879, Musurus Paşa’dan Carathéodory Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/19.
22) 24 Haziran 1879, Musurus Paşa’dan Carathéodory Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/13.
23) BOA HR SYS 893/1/58.
24) Adı geçen Galata bankerlerinin listesi: Foster, E. Deveaux, Von Haas, Georges Zarifi, Salomon Fernandez, Bernard Tubini, Eustache Eugenidis, Theodore Mavrocordato, Vlasto, Barker, Stefanovich, Leonidas Zarifi, Coronio.
25) Daha kararname yayınlanmadan basında hükümetin finansal sorunlarını düzene koymak için yeni düzenleme hazırlığında olduğu yönünde haberler yayınlanıyordu. Bu haberler üzerine 1858 ve 1862 borç komisyonları ortak bir protesto kaleme alarak 8 Kasım’da Babıâli’ye gönderdiler. 1858 ve 1862 borçlanması alacaklılarının Osmanlı İmparatorluğu’nun genel gelirleri üzerinde önceliği bulunduğu, İstanbul’un octrioi ve gümrük vergilerinin 1858 borçlanmasının özel teminatı olarak tahsis edildiği; tütün, tuz, pul, patent vergilerinin 1862 borçlanmasına ipotekli olduğu söyleniyordu. Yazıda ayrıca bu borçlanmaların diğer borçlanmalarda olmayan bir imtiyazı bulunduğu, alacaklılara özel bir güvence olarak ipotek edilmiş gelirlerin doğrudan ve alacaklılar hesabına toplanması için fermanlar ile İstanbul’da sendikalar oluşturulduğu söylenmişti. Yazıya göre; bu hak Berlin kongresinde de tanınmış, 11 no’lu protokolde Rus temsilcisi Count Schouvaloff Rusya’nın legaliteye saygı gösterilmesini önerdiğini, bunun da öncelikli ipotekler olduğunu dile getirmişti. Ayrıca 18 no’lu protokolde yer alan ve tüm güçlerin katıldığı deklarasyon hatırlatılıyordu. Deklarasyonla Babıâli’ye İstanbul’da hükümetleri tarafından görevlendirilen uzmanlardan oluşan finansal komisyon bulunduğu, komisyonunun tahvil sahiplerinin şikayetlerini incelemek ve tahvil sahiplerinin Osmanlı İmparatorluğu’nun finansal koşullarıyla uyumlu olacak en etkin çözümleri önermekle görevli olduğu hatırlatılmıştı. Yazının devamında komisyonerler olarak aşağıda imzası bulunanların tahvil sahiplerine taahhüt edilen güvencelerin Galata bankerlerine yeniden taahhüt edilmeyeceği ifade edilmişti. Yazı ile Babıâli tahvil sahipleri adına protesto edilmişti.Yazının altına şu imzalar vardır: Bouverie, RogerEykyn, H. A. Withers, Rumball. (BOA HR SYS 893/1/47-48-49.)
26) 12 Ocak 1880, Henry Layard’dan Jawas Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/60.
27) 23 Mart 1880, Sawas Paşa’dan Sir Henry Layard’a, BOA HR SYS 893/1/44.
28) Örneğin Tocqueville projesinde garanti kalemleri arasında Kıbrıs adası safi geliri sayılıyordu. (Mehmet Hakan Sağlam, Osmanlı Devleti’nde Moratoryum 1875-1881 Rüsum-ı Sitte’den Düyûn-ı Umumiyye’ye, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2007, s. 45.)
29) 11.092.399 kuruş rakamına nasıl ulaşıldığı Biddulph tarafından yazılan 29 Mart 1880 tarihli mektupta açıklanmıştı. BOA HR SYS 893/1/63
30) 08 Nisan 1880, Note Verbale No 89, BOA HR SYS 893/1/64.
31) BOA HR SYS 893/1/66.
32) BOA HR SYS 893/1/73.
33) BOA HR SYS 893/1/70.
34) 15 Temmuz 1880, Abedin Paşa’dan Goschen’e, BOA HR SYS 893/1/74.
35) 13 Eylül 1880, Asım Paşa’dan Goschen’e,BOA HR SYS 893/1/80.
36) 31 Ocak 1881, Asım Paşa’dan Musurus Paşa’ya BOA HR SYS 893/1/85.
37) 22 Nisan 1881, Asım Paşa’dan Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/91.
38) 10 Mart 1881, Lord Granville’den Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/92.
39) NasimZia, Kıbrıs’ın İngiltere’ye Geçişi ve Adada Kurulan İngiliz İdaresi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1975, s. 102.
40) 12 Mart 1881, Musurus Paşa’dan Asım Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/94.
41) 07 Mayıs 1881, Asım Paşa’dan Musurus Paşa’ya,BOA HR SYS 893/1/96.
42) HR SYS 893/1/97.
43) 28 Ekim 1881, Musurus Paşa’dan Asım Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/105.
44) 02 Kasım 1881, Asım Paşa’dan Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/104.
45) 02 Kasım 1881, Asım Paşa’dan Essad Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/107.
46) 24 Mayıs 1883, Arifi Paşa’dan Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/114.
47) 02 Haziran 1883, Musurus Paşa’dan Arifi Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/116.
48) 17 Temmuz 1883, Lord Granville’den Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/119.
49) Question de l’ecedantdurevenus de Chypre, BOA HR SYS 893/1/120-121-122.
50) 20 Eylül 1883, Arifi Paşa’dan Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/128.
51) 12 Şubat 1884, Lord Granville’den Musurus Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/135.
52) A tablosu: Bank of England tarafından hazırlanan, banka tarafından 1 Şubat 1878-1 Ağustos 1883 tarihleri arasında 1855 borçlanması için yapılmış ödemelerin dökümü; B Tablosu: İngiliz Hükümeti ile Babıâli’nin hesapları arasındaki farkın tarih aralıklarının farklı kabul edilmesinden kaynaklandığını gösteren cetvel; C tablosu: 1 Ağustos 1882 tarihine kadar İngiliz hükümeti tarafından Bank of England’a ödenen avansların telafisi için İngiliz hükümetinin takip edeceği yolun göstergesi; D tablosu: birikmiş Kıbrıs gelir fazlaları; E: 1879’da Bank of England tarafından ödenen ve Babıâli tarafından geri ödenmediği için İngiliz hükümeti tarafından bankaya ödenen hesap. Bu rakamın Kıbrıs vergilerinden düşülmesi isteniyordu.
53) 28 Şubat 1884, Dufferin’den Arifi Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/137.
54) 24 Mart 1888, Rüstem Paşa’dan Said Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/154.
55) 19 Mart 1888, Rüstem Paşa’dan Marquis de Salisbury’ye, BOA HR SYS 893/1/155.
56) 02 Haziran 1888, Rüstem Paşa’dan Said Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/160.
57) 07 Temmuz 1888, Rüstem Paşa’dan Sadi Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/166.
58) 31 Temmuz 1888, Said Paşa’dan Rüstem Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/163.
59) 22 Ağustos 1888, Sadi Paşa’dan Rüstem Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/170.
60) 23 Kasım 1888, Rüstem Paşa’dan Said Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/ 172.
61) 15 Ağustos 1888, George Goschen’den Rüstem Paşa’ya,BOA HR SYS 893/1/176.
62) 18 Ağustos 1888, Rüstem Paşa’dan Said Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/175.
63) BOA HR SYS 893/1/190-191-192.
64) Lord Salisbury İngiliz hükümetinin cevabını iletirken gecikmeyi yine aynı gerekçeyle açıklayacaktır. 1882 hesaplarının detaylarını Biddulph biliyordu ve onun İngiltere’ye dönüşünü beklemek gerekmişti. (13 Mart 1889, Le Marquis de Salusbury’den Rüstem Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/211.)
65) 08 Ocak 1889, Rüstem Paşa’dan Said Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/182.
66) 18 Mart 1889, Said Paşa’dan Rüstem Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/183.
67) 13 Mart 1889, Marquis de Salisbury’den Rüstem Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/211.
68) Chypre Memoraundum, BOA HR SYS 893/1/194-195-196-197-198.
69) 20 Mart 1889, Rüstem Paşa’dan Said Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/212.
70) 02 Nisan 1892, Said Paşa’dan Morel Bey’e, BOA HR SYS 893/1/193
71) 07 Şubat 1893, Rosebery’den Rüstem Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/222.
72) Osmanlı sefaretinden de bir kişinin katılımıyla geri satın alınacak tahvillerin listesini belirlemek için çekiliş yapılıyor, liste hem İstanbul’a gönderiliyor hem de Paris ve Londra gazetelerinde yayınlanıyordu. Fakat Osmanlı hükümeti ödenek tahsis etmediği için ödeme yapılamıyor, alışlar gerçekleşmiyordu.
73) 14 Nisan 1893, Rüstem Bey’den Said Paşa’ya, BOA HR SYS 893/1/225.
74) Rifat Uçarol, 1878 Kıbrıs Sorunu ve Osmanlı-İngiliz Anlaşması (Ada’nın İngiltere’ye Devri), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakultesi Yayınları, İstanbul, 1878, s. 87.
75) Şükrü S. Gürel, Kıbrıs Tarihi (1878-1960) Kolonyalizm, Ulusçuluk ve Uluslararası Politika, Kaynak Yayınları, Ankara, 1984, s. 53.
76) 7 Haziran 1878, A. H. Layard’dan Marquis of Salusbury’ye, Further Correspondence Respectingthe Convention Between Britain and Turkey of June 4, 1978. Presentedtoboth Houses Parliament by Command of Her Majesty. London, Printed by Harrison and Sons. BOA HR SYS 895/3/44.
77) 17 Haziran 1878, The Marquis of Salisbury’den Sir A. H. Layard’a, a.g.e.
78) Emine Kıray, Osmanlı’da Ekonomik Yapı ve Dış Borçlar, İletişim Yayınları, 2008 İstanbul, s. 205.
79) Şevket K. Akar – Hüseyin Al, Osmanlı Dış Borçları ve Gözetim Komisyonları 1854-1856, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, İstanbul, 2003.